20 yıla yakın dünyanın turizm ikonlarını inceleyen, gezen ve yazan, Türkiye’de turizm denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Star Gazetesi Turizm Yazarı Alper Tekbaş EDİRNE GAZETESİ’ne özel açıklamalarda bulundu. Tekbaş, Edirne turizmi hakkında yaptığımız görüşmede; “Nasıl İstanbul’un fethi Edirne’den başladıysa, turizmin fethi de Edirne’den başlar” dedi. Türkiye’nin turizminde önemli konumlarda yer almış, 20 yıla yakın gazetecilik hayatında turizm ile ilgili pek çok farklı konuyu incelemiş olan Star Gazetesi Turizm Yazarı Alper Tekbaş Edirne’deydi. Edirne ile ilgili incelemelerde bulunan Tekbaş, Gazetemiz Muhabiri ve Yazarı Bekir Tüccar’ın “Edirne’nin turizmi” hakkındaki sorularını yanıtladı. Edirnelilerden üst düzey yetkililere, esnafından çalışanlarına kadar turizmde öncü olmanın formüllerini açıkladı. “EDİRNELİLER GÖNÜLLÜ TURİZM ELÇİSİ OLMALI”İlk olarak Edirne Halkının kente sahip olma bilincinin turizm için önemini aktaran Tekbaş, önemli noktaları işaret etti. Kentin en iyi reklam ve kazancını halkın gerçekleştirdiğini, halkın özellikle turizm konusunda gönüllü turizm elçisi olması gerektiğini belirtti. Tekbaş konuşmasında “Her hangi bir şeyin evrensel olmasını istiyorsanız; ilk önce yerelini anlamak gerekiyor. Edirne’yi turistik açıdan değerlendireceksek; Dünya’da ve Türkiye’deki coğrafi yapısına baktığımızda tarihin çok ciddi anlamda yaşadığı bir açık hava müzesi. Türkiye denildiğinde bir Selimiye Camii Dünya’ya mâl olmuş. Ancak sadece Selimiye Camisinin değil, Edirne’nin marka kent olma yolunda ön plana çıkacak tüm farklı özellikleriyle birlikte Edirnelilerin öncelikle gönüllü turizm elçisi olması gerekiyor. Örneğin Safranbolu Evleri’n, Kapadokya’ya, Pamukkale’ye şu an Dünyanın pek çok farklı ülkesinden gelen turist var. Turizmin en hareketli olduğu günlerde, Örneğin Safranbolu Halkı gelen turistin dışarıda kalmaması için evinde barındırıyor. Edirne’de de Bahri Dinar gibi bu işe gerçekten gönlüyle ruhuyla katılan gencinden yaşlısına gönüllü olması gerekiyor. Edirneli bir Amcamıza, Teyzemize veya bir gencimize en basitinden bir yol sorduğumuzda; ‘Cuma günleri burada kılıçla hutbe veriliyor. Kilisede, Sinagogda böyle ayinler yapılıyor. Karaağaç’ı gezin, şurada bir kahve için’ dediği an küçük ama önemli bir iş yapmış olursunuz. Edirne bir sınır kentimiz ancak sınırları olmayan sınırları aşmış bir kentimiz. Edirne kabına sığmayan bir kent. Kök ve bağlarımızı, geçmişten geleceğe o köprülerle kuran ve bunların içerisinde insanların din, dil, ırk demeden birleştirici bir kent. Edirne’ye gelince uzaktan da baksanız yakından da baksanız güzel. Biz Edirneliyiz demenin içeriğini turizm anlamında doğru ifade edebilecek bir birlik ve beraberlik ruhuna ihtiyaç var. Turizmcilik mecburiyet değil, gönül işidir” dedi. “EDİRNE’DE OTELCİLİK ANLAYIŞININ GELİŞTİRİLMESİ GEREKİYOR”Otelcilik sektörünün turizmin can damarlarından biri olduğunu ancak Edirne’deki otelcilik faaliyetlerinin kentin hak ettiği seviyede olmadığını vurguladı. Otelcilere yön gösteren tecrübeleriyle tavsiyelerde bulunan Tekbaş; “Edirne’de gördüğüm en büyük eksiklik konaklamadır. Eğer turizm kenti dediğimiz bir yerse varsa, oradaki konaklama sektörü çok çok önemli bir yapı taşıdır. Benim gördüğüm otelcilik Edirne’de henüz gelişmedi. Edirne’nin tarihiyle birlikte aynı ivmede gitmeyen bir otelcilik algısı var. Edirne’de kime sorarsanız sorun ‘Turistik bir kent’ diyecektir. Otelcilik bir yerin turistik anlamda kalkınma ve geliştirme yolunda en önemli yapı taşıdır. Edirne’ye sadece günü birlik gelinen, bir Cami ziyareti yapıp bir ciğer yiyip, kahvesini veya çayını içip ve kurabiye alınıp gidilen bir kent olarak mı görmek istersiniz? Yoksa en azından 3 gün kalınan tarihi yerlerin daha sindire sindire gezildiği, sadece tava ciğer ve badem ezmesinin değil, kendine has köy lezzetlerini bile tatma imkânı bulduğunuz, Tunca ve Meriç Nehrinde gün doğuşu ve batışını izlediğiniz vs bir kent mi olmasını istersiniz? ‘Günü birlik’ mantığına hep ürkerek bakarım. Edirne’ye günü birlik gelen insan zamanla yarışıyor. Ne tarihi hamamına gidebiliyor ne restoranın da bir akşam yemeğini rahatlıkla yiyebiliyor. Hal bu ki Edirne’de daha fazla konaklama imkânı olsa, Edirne’yi ve değerlerini tam anlamıyla bulma, öğrenme ve hissetme fırsatı olacak. Edirne’ye bakıyorum sadece ciğer ve kurabiye, peki Edirneli Otelciler nerede? Edirneli otelcilerin ismini cismini hiçbir şeylerini duymuyorum. Edirne’de otelcilik anlayışının geliştirilmesi gerekiyor. Ne yazık ki şehirlerde şöyle bir anlayış var; o bölgede hali vakit yerinde olan aileleri ‘Hadi bir de otel açalım’ diyor ve böyle başlıyorlar. Edirne’de otelcilik anlayışı biraz zayıf. İstatistiklere baktığımda, turizm acentelerine sorduğumda Edirne turları hep günü birlik. Ben Türkiye’deki acentelerde hiçbirinde Edirneli bir otelciye rastlamadım. Edirne’deki otelciler burada birbirinden kopuk. Bir otelcilik ruhu kazanılmalı Edirne’ye. Basın ve turizm için çaba sarf eden tecrübeli kişilerle sürekli dirsek temasında olmalıdırlar ve ilerleyen süreçte bunun faydasının dokunduğunu göreceklerdir” şeklinde konuştu. “EDİRNE’DE GÜNÜ BİRLİK TURİZMDEN DAHA FAZLASINI YAPABİLECEK GÜÇ VAR”Edirne’deki turizmin ‘günü birlik’ anlayışından kurtulması gerektiğini vbe bu konuda çalışmaların hızlı bir şekilde yapılması tavsiyesinde bulunan Tekbaş; “Edirne’yi anlamak için Edirne’nin içinde kaybolmak gerekiyor. Edirne günü birlik turizm mantığını aşarsa Türkiye’nin turizm yüzü olur. Edirne’de Roma’dan Osmanlı İmparatorluğuna, Traklar’dan Cumhuriyete kadar bir öz kültür var. Bu durum bile başlı başına bir turizm potansiyeli, gastronomisi, tarihi yapıları, insanları hepsi başlı başına bir artı değer. Edirne turizm konusunda hak ettiği değerin tam farkında değil. Edirne turizminin konfeksiyonel, fonksiyonel ve proaktif kullanılamadığını düşünüyorum. Ziyaretin her türlüsü makbuldür ama Edirne’de günü birlik turizmden daha fazlasını yapabilecek güç var” ifadelerini kullandı. “EDİRNE FESTİVALLER ŞEHRİ OLMALI”Edirne’nin bünyesinde bulundurduğu değerlerin, farklı konseptlerle festivallerle kentin kültür-sanat olma özelliğini arttıracağını ve de Edirne’nin “Festivaller Şehri” olma yolunda çok avantajlı olduğunu değinen Tekbaş; “Tüm dünyada geleneksel sporlara yoğun bir ilgi var. Örneğin İspanya, Boğa Güreşleri. Japonya, Sumo Güreşleri. Bizim de Kırkpınar’ımız var. Edirne’de bir başka geleneksel etkinlik Kakava var. Edirne festivaller şehri yapmak gerekiyor. Edirne, festivaller şehri olursa Türkiye için rol model olur. Burada herkes işbirliği yapmalı Valiliğinden Belediyecilik anlayışına, kentlisinden turizmcilerine kadar herkes. Çünkü Edirne bir marka. Ben değil, Biz dersen bu iş olur. Biberci ‘ben biberimi satacağım’ ciğerci ‘ben ciğerimi satacağım’ derse olmaz. Kişisel yarıştan ziyade Edirne’yi ‘nasıl daha iyi bir yere getirebiliriz’ için yarışılmalı. Bugün Eskişehir’e baktığınızda, turizm konusunda uçtu, gitti. Edirne öyle bir hale gelmeli ki, sınırlardan gelen Yunan, Bulgar, Gurbetçi vs. Edirne’nin içine girip burada kalmak istesin. Edirneliler belki Edirne’nin içinde yaşadığı için bunun farkında değil. Örneğin Deniz kenarında bir evi olan insan yıl boyunca iki kere denize giriyordur. Aynı yere 1 hafta tatil için gelen insan her gün denize giriyordur. Dünyanın her hangi bir yerinden gelen bir turist Saray Mutfağıyla tanıştığını, Kırkpınar ile tanıştığını, Kakava ile tanışıtığını düşünebiliyor musunuz? Ben kendim o kadar yer dolaşmama rağmen buraya hayran kaldıysam gerisini siz düşünün” dedi. “SADECE CİĞER, SABUN, EZME DEĞİL, SARAY MUTFAĞI KÜLTÜRÜ VAR”Edirne’nin gastronomisinin zengin olduğunu özellikle Saray Mutfağı’na önem verilmesinin artı bir değer katacağını belirten Tekbaş; “Edirne’nin gastronomisi bambaşka İstanbul’un nüfusunun yüzde 1’ini çeksen Edirne kalkınır. Çünkü Edirne’de sadece ciğer, badem ezmesi, peyniri yok daha farklı özellikle Osmanlı’ya 92 yıl başkentlik yapmış bir kenttin Saray Mutfağı var. Bu konu Edirne gastronomisine ve özellikle ciğerden ve bahsettiğimiz konulardan farklı özellikler arayan turistler için çok önemli bir konu. Saman alevi gibi olmamalı bu çalışma. Edirne için önemli, Türkiye için daha da önemli. Dünyanın her hangi bir yerinden gelen bir turist Saray Mutfağıyla tanıştığını, Kırkpınar ile tanıştığını, Enez ile tanıştığını, Kakava ile tanıştığını düşünebiliyor musunuz? Ben 30 yıla yakın gazetecilik hayatımda Türkiye’nin neredeyse tamamını gezdim. Yemeğini yedim, konağında kaldım, hem bir gazeteci olarak hem de bir Türkiye Cumhuriyet vatandaşı olarak ama Edirne’yi ben nasıl unutamayacaksam, Dünya’nın diğer ülkelerinden gelen insanlar hiç unutamaz emin olun. Çünkü Edirne’deki farklılık değerlendirildiğinde istihdam artar, esnaf kazanır, devlet kazanır ve millet kazanır. Edirne’de bu kazançları sağlayacak, bu yolda harcanan emeği, teri karşılıksız bırakmayacak bir şehir” ifadelerini kullandı.
KÜLTÜR-SANAT
26 Nisan 2018 - 05:31
"TURİZMİN FETHİ EDİRNE'DEN BAŞLAR"
KÜLTÜR-SANAT
26 Nisan 2018 - 05:31