Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan Samsun’a ayak basarak Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştı. Samsun’dan Amasya’ya, oradan da Erzurum ve Sivas giderek kongreler gerçekleştiren Atatürk, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna inanmaktadır. Bu inancını gerçekleştirmek için 23 Nisan 1920 günü yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler, günümüzün milletvekillerinin katılımıyla Ankara'da toplanarak Millet Meclisi’ni kurmuştur. Bu zafer, Türkiye Cumhuriyetinin temel taşlarını oluşturması açısından önemlidir. Millet Meclisi adıyla kurulan Meclis, daha sonra Büyük Millet Meclisi, 1921 yılında da, Türkiye sözcüğü eklenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi adını almıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk Edirne Milletvekilleri, İsmet İnönü, Cafer Tayyar Eğilmez, Faik Kaltakkıran, Kazım Karabekir ve Mehmet Şeref Aykut’tur. Tarihimizin bu önemli isimleri ilk Edirne Milletvekili olarak tarihe geçmiştir.
23 Nisan 1920, Türk tarihinde önemli bir gündür. Çünkü bu tarih, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir. 23 Nisan 1929 günü Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlamıştır.
Atatürk çocuklar ile ilgili “Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizlersiniz” diyerek ülkemizin geleceğinin bugünün çocuklarıyla daha iyi olacağını vurgulamaktadır. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının inançlı duruşlarıyla kazanılan zaferler, milli günler olarak belirlenmiş ve bu günler de, çocuklarımıza ve gençlerimize armağan edilmiştir. Atatürk’ün bu milli günleri özellikle çocuklara ve gençlere armağan etmesinin bir anlamı vardır. Kurmuş olduğu “Türkiye Cumhuriyeti”ni yaşatacak ve geliştirecek olan onlardır. Onlara olan güveni sonsuzdur. Aslında Atatürk, aile ve hükümet yetkililerine de önemli görevler vermiştir. Devlet, çocukların ve gençlerin çağın eğitim ve öğretim sistemleriyle eğitilmesinden dolayısıyla toplumu oluşturan bireylerin mutlu ve refah içinde yaşamalarından sorumludur.
Evlilik sözleşmesiyle aile olan anne ve baba, evliliğinin ilk yıllarını heyecan ile sürdürür. Bu heyecan bir evlat sahibi olabilme heyecanıdır. Bu güzel mutluluğu yakalayan anne ve babalar, devletin sunduğu imkânlar çerçevesinde kendi imkânlarını da kullanarak çocuğunu en iyi şartlarda büyütmek için emek harcamaktadır. Her bir aile, çocuğunu sağlıklı büyütmek, eğitim çağına geldiğinde en iyi eğitim alabileceği bir okula göndermek isteyecektir. Eğitim bir çocuğun geleceğinin temel taşlarını oluşturan en önemli temeldir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte 01.11.1923 tarihinde kurulan birinci hükümetten, 65. hükümete kadarki süreç içinde ülkemizde sağlık ve eğitim politikalarının üretilememesi, geleceğimizin teminatı dediğimiz çocuklarımızın, sağlıklı ve iyi bir eğitim ile yetişmelerini güçleştirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, günlük politikalar ile deneme, yanılma uygulamalar ile sistem her gün değişmektedir. Aslında ülkemizde hükümetlerin başarı ile gerçekleştirdiği bir uygulama vardır: Okullarda veya sağlık kuruluşlarında tabelalarda isimlerin değiştirilmesidir. Asıl olan tabelalarda isimlerin değişimi değil, sistemin değiştirilmesidir. Toplumun geleceğini etkileyen en önemli iki unsur olan sağlık ve eğitim politikaları, çağın uygun sistemleriyle bütünleştirilmelidir. Artık, çocuklarımızın gelecek ile ilgili endişeleri ortadan kaldırılmalıdır. Okulun tabelasında Anadolu veya başka bir isim yazması önemli değildir. Önemli olan eğitilmiş, ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş, güçlü eğitim kadrosunun kurulmasıdır. Yoksa sözleşmeli öğretmen kadrosu ile çocuklarımızın yetiştirilmesi ne kadar verimli olabilmektedir.
Atatürk; “Yeni nesil, en büyük Cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır.” diyerek, eğitimcinin önemini vurgulamaktadır. Yine Atatürk, “Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” demiştir.
Günümüz 21. yüzyılın bilgi toplumunda eğitilmiş insan gücü öne çıkmaktadır. Onun için bugünün çocukları ve gençleri iyi eğitilmeli, geleceğe iyi hazırlanmalıdır. Onların bilgi ihtiyacı, bilişim ve iletişim teknolojileri ile sağlanabilmelidir. Doğru bilgi ile buluşmalarının sağlanması için gerekli eğitimlerin verilmesi gerekmektedir. Tabiki burada eğitimcinin eğitimi de önem kazanmaktadır. Dünya her alanda hızlı değişmektedir. Değişim yine değişim ile değer kazanmakta veya kazandırmaktadır.
Madem ki, Çocuklar, Ailemizin ve Toplumumuzun Geleceğidir. O zaman onları, sağlıklı ve iyi bir eğitim ile yetiştirmek bizlerin en önemli görevidir. Bizleri yönetecek, sağlık ve eğitim başta olmak üzere ülkemizin geleceğini aydınlık yarınlara çıkartabilecek kadrolara sahip hükümetlerin kurulmasını sağlamalıyız. Cumhuriyet değerlerine sahip, demokrasiyi ve adalet vurgusunu öne çıkartan, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Halkının elinde olduğunu benimsemiş ve bu alanlarda politikalar üretmiş hükümetler ülkelerini geleceğe taşıyabilmektedir.
Çocuklarımız ve Gençler Geleceğimizdir.