Geçtiğimiz günlerde yürütülen seçim kampanyalarında AK Parti Genel Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir mitinginde yaptığı konuşmasında “Millet Kıraathaneleri” açacağını söylemişti. Bu söyleminden sonra da, yazılı ve sosyal medyada konu sıkça gündeme gelerek değerlendirildi.
Yazıma başlamadan önce yazıda geçen bazı kelimelerin Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki anlamlarını çıkardım. Hepimizin sıkça kullandığı, “Halk”, “İsim Arapça, Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu, folk. “Türk halkı”. olarak tanımlanmaktadır. “Halkevi” ise, “İsim, Halkı eğitip millî birliğe ve ülküye yöneltmek amacıyla açılan kuruluş, 2- Bu kuruluşun görev yaptığı yapı” olarak açıklanmaktadır. “Millet” ise; “İsim Arapça, Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus”, Kütüphane, “İsim (kütüpha:ne) Arapça kutub + Farsça Hāne, 2- isim kitaplık olarak geçmektedir. Gündemdeki konu olan “Kıraathane” ise, “İsim Arapça, 1-Kahve, kahvehane 2- Müşterilerinin okumaları için gazete, dergi ve kitap bulunduran geniş, temiz ve iyi döşenmiş kahvehane”. olarak Türk Dil Kurumu Sözlüğünde yer almaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk, yabancı güçler tarafından işgal edilen topraklarımızı düşmanlardan temizledikten sonra savaş ve işgallerle yıkılmış olan ülkeyi yönetecek bir devleti hayata geçirmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurmuş, vatanın dört bir köşesini tekrar ayağa kaldırmak, Meclis çatısı altında kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetini geleceğe taşımak adına devrimler gerçekleştirmekteydi. Bu devrimlerin en önemlisi “Aydınlanma Devrimi” idi. Çünkü ülkenin ekonomik, kültürel ve sosyal gelişmişliğini sağlayacak, Türkiye Cumhuriyetini geleceğe taşıyacak gençlere, aydın insanlara ihtiyaç duyulacaktı. Atatürk ülkesini çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak için gerekli olan bir eğitim sistemini hayata geçirmek amacıyla “Halkevlerini” kurma ve geliştirme kararını vermişti. Yaygın eğitim kurumlarından biri olan “Halkevleri”, 19 Şubat 1932’de açılmıştır. Açılışta bir konuşma yapan Başbakan İsmet İnönü de; “Her silahtan daha üstün olan gücün, tüm ulus içinde ulusal yaşamın kazanacağı birliktelik ve sağlamlık olduğunu" söylemişti. Halkevleri Tüzüğünün "Genel Esaslar" bölümünün ilk maddesi, bu ilkeyi şöyle açıklamaktaydı: Halkevleri, kalplerinde ve dimağlarında memleket sevgisini kutsal ve ileriye yürüten bir heyecan halinde duyanlar için toplanma ve çalışma yeridir. Bu itibarla, Halkevlerinin kapıları partiye kayıtlı olan ve olmayan bütün vatandaşlara açıktır. Tüzükte "Her Halkevinin bulunduğu yerde bir kütüphane ile okuma odası bulunması, Halkevinin ilk tesis şartlarından sayılı" denilmekle de, halka açık olan bu kuruluşların öncelikle birer kültür yuvası olması öngörülmüştür. Türkiye’nin kültür ve eğitim dünyasının 1932-1951 yılları arasında yer alan Halkevleri, kuruluşunda 14, 1935’de 55, 1940’da 379’a, 1951 yılında da 64 İl’de, 478 sayısına ulaşmıştır. 1951 yılındaki Halkodası sayısı da 4.322’dir. 1935 yılında 54.595 olan üyesi sayısı 1941 yılında 144.500’e, kitap sayısı ise 419.250, okuyucu sayısı 2.461.813’dir. Halkevlerinin yurt dışında da şube açma çalışmaları yürütülmüş olup İngiltere’nin Londra Halkevi 19 Şubat 1942 yılında açılmış, altı şubesiyle hizmet vermiştir. Edirne’de de kurulan Halkevi, 1933 yılından itibaren “Altı Ok” adlı kültür-sanat dergisini 15 günde bir yayın hayatına kazandırmıştır. Derginin 5 nci sayı ve sayfasından yayınlanan “Halkevi Okuma Odası” başlıklı makalede, “Şehrin en işlek caddesinin en işlek yerinde “Halkevi Okuma Odası”nın açıldığını, Türkiye’nin her köşesinde çıkan gazete ve dergiler ile kitapları bulunduran ılık ve temiz bir salonda isteyenlere çay ve kahve içme izni de verilmiştir.” diye yazmaktadır. 1949’lı yıllarda Edirne’de 8 Halkevi ve 35 Halkodası bulunmaktadır.
1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidar oluşuyla birlikte Halkevleri, 8 Ağustos 1951 tarih ve 5830 sayılı yasa ile kapatılmıştır. Halkevlerine ait bir kısım bina yeniden açılan Türk Ocaklarına verilmiş diğerleri de hazineye kalmıştır.
Halkımıza kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, kitap ve okuma sevgisi aşılamak, kültürel ve sosyal etkinlikler ile buluşturmak amacıyla kurulmuş olan Kütüphaneler de; 1920 yılında Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kurulmasından sonra Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) içinde bir Hars (Kültür) Dairesi’nde oluşturulmuş ve kütüphaneler bu Daireye bağlı olarak hizmet vermeye başlamıştır. Kütüphaneler yıllar içinde; Maarif Vekâleti Kütüphaneler Müdürlüğüne bağlı olarak, Maarif Kütüphanesi, Memleket Kütüphanesi, Gazi Kütüphanesi, Umumi Kütüphane, Halk Kütüphanesi, Kitapsarayı, Şehir Kütüphanesi, Vatan Kütüphanesi, Milli Kütüphane, Halk Kitaplığı gibi değişik adlar altında hizmet vermişlerdir. Bugün, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü altında “Halk Kütüphanesi” adıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı 2017 yılı istatistiklerine göre de; 1.146 Halk Kütüphanesi ülkenin değişik il ve ilçelerinde halka hizmet sunmaktadır. Bunların toplam kitap sayısı 19.993.613’dir. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık 81 milyon kişi olduğunu düşünürsek, halk kütüphanelerinde kişi başına düşen kitap sayısı % 4,5’dır. Kütüphanelerin toplam kullanıcı sayısı da, 25.091.232 olup ödünç verilen kitap sayısı da, 10.443.581’dir. Ancak aşağıdaki verilerden de görüleceği gibi geçen yıllar içinde ülkemizdeki halk kütüphanesi sayısı artacağına düşmüştür. Devletin en temel görevi halkına veya milletine eğitim öğretim imkânı sağlamak, okuma alışkanlığı kazandırarak çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe bilgiler depolayarak yürümelerine imkân vermek değil midir? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yıllara göre Halk Kütüphanesi ve kitap sayılarını incelediğimiz de; 1997 yılında 1.184 olan halk kütüphanesi sayısının, 2005 yılında1.144’e düştüğü kitap sayısının 12.948.460, 2010 yılında kütüphane sayısının 1.136, kitap sayısının da 14.528.550, 2015 yılında da halk kütüphanesi sayısının 1.130, kitap sayısının da, 18.097.101 olduğunu görüyoruz. Görüleceği gibi 1997 yılından 2015 yılına kadarki süreçte 54 halk kütüphanesi kapatılmıştır. Kitap sayısı da bu süreçte 5.148.641 artmıştır. 2005-2015 yılları arasında Halk Kütüphaneleri koleksiyonuna yılda toplam 1.029.728 kitap kazandırılmıştır. 2015 ile 2017 yılları arasında da 6.994.131 kitap girişi olmuştur.
Tüm bu bilgi, belge ve açıklamalardan sonra AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim sürecinde belirttiği “Millet Kıraathaneleri” sözünü nereye koyabiliriz. Çünkü gerek Başbakan gerek ise Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Türkiye’deki halk kütüphanelerinin durumu açıkça ortadadır. Uluslararası Kütüphane Dernekleri ve Kurumları Federasyonu (IFLA)’ın belirlemiş olduğu standartlara göre, her İl’de 1,5 km. lik alan içerisinde bir şube kütüphanesi, 3,5-4 km. lik bir alan içerisinde de bir merkez halk kütüphanesinin bulunması gerekmektedir. Biz Halk Kütüphaneleri sayılarını artırmayı bırakın, sayıyı sabit tutamamışız. Amacımız ülkemizin her bir köşesine halk kütüphanesi kurmak, geliştirmek ve halkımızla buluşturmak olmalıdır. Hatırlanacağı gibi ANAP Hükümeti döneminde de, kıraathanelerde kitap köşesi olması istenmişti. O dönem gazetelerin kupon karşılığı verdiği kitaplar bu köşelerde atılıp durmuştu. Proje amacına ulaştı mı? Hayır ulaşamadı. Çünkü devlet, vatandaşına yaşamının her bir bölümünde kitaplarla buluşmasını sağlayamamışsa, okul, semt ve halk kütüphanelerini kurup geliştirememiş, eğitim sistemini araştırmaya yönelik kurgulayamamışsa, öğrencilerin, gençlerin dolayısıyla her yaştan halkın buralarda buluşmasını gerçekleştirememişse, ileriki süreçlerde bunu onlardan beklemeniz gerçekle örtüşemez.
Aslında bir gerçeği de göz ardı etmemek gerek, Son 10 yıl içinde özellikle İstanbul Büyükşehir ve İlçe Belediyelerinin Kütüphane ve Bilgi Evleri gibi isimler ile kurdukları kütüphaneler bulunmaktadır. Bazılarının okuyucusuna 7/24 saat hizmet vermesi, fotokopi, su, çay ve çorba gibi imkânları da ücretsiz sağlaması önemlidir. Kütüphane, okuyan, araştıran ve çalışan öğrenciye, kullanıcısına destek olmaktadır ve olmalıdır. Bu tür uygulamaların tüm belediyelere örnek olmasını diliyorum. Bu kütüphaneleri de, incelediğimizde okuyucu ve ödünç alınan kitap sayılarının da iyi olduğu görülmektedir. Ancak belediye kütüphaneleri, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerinde yer almamaktadır. Türkiye’nin kütüphane, kitap ve okuyucu istatistiklerinde yer almaması, ülkemizin kütüphane, kitap ve okuyucu sayılarını da düşürmektedir. 2016 yılında Marmara Belediyeler Birliğinin düzenlemiş olduğu ve benimde katıldığım toplantıda bu konu tartışılmış ve yapılan çalışmalar ile konu ile ilgili bir veritabanı oluşturulmuştur. Sistem üzerinden baktığımızda, İstanbul’da 292 belediye kütüphanesinin olduğu görülmektedir.
Sonuçta daha önceki yıllarda ülkemizdeki kurumların çağ atlaması, yenilikleri tabela değişikliği ile yapılmadı mı? Örneğin liseler bir gecede Anadolu Lisesi’ne dönüşmedi mi? Veya Sağlık Evleri tabelaları bir gecede Sağlık Ocağı olmadı mı? Halk Kütüphanesi, Bilgi Evleri, Millet Kıraathanesi adı ne olursa olsun, önemli olan kurumun kuruluş amacına hizmet etmesi ve gelişmesidir. Bu da, gerçekleştirebilecek alt yapı, bütçe ve insan kaynağı ile olabilecektir.
Bu köşede daha önce yazdığım bir yazıda, Edirne’nin her bir semtine bir semt kütüphanesi kazandıralım diye bir çağrıda bulunmuştum. Yaptığım bu çağrı, ilgili ve ilgisizlerin ilgisini hiç çekmedi? Günümüz “Bilgi Toplumu” ve “Dijital Toplumu”nun ihtiyaç duyduğu insan gücü nedir? Bilgili İnsan! Peki! Nasıl Oluşacak? Okuyarak, Çalışarak, Araştırarak, Öğrenerek ve Sorgulayarak değil mi? Halkımız bunu nerede gerçekleştirebilecek? Kültür Merkezleri, Kütüphaneler de değil mi? Yoksa! Millet Kıraathanelerin de mi?
Atatürk’ün kurduğu Halkevleri, 19 yılda ülkenin dört bir köşesinde tüm imkânsızlıklara rağmen 1.480 Halkevi ve Halkodasını kurmayı başarmış, biz bugün bu teknolojik gelişmeler ve imkânlar ile 1997 yılındaki 1.187 halk kütüphanesini koruyamayıp, 1.146’ya düşürmüşsek…
Halkevi mi? Millet Kıraathanesi mi?