Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, milleti ile birlikte yapmış olduğu “Milli Kurtuluş Mücadelesi” sonucunda 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışı ile birlikte milli egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurmuştu.
ATATÜRK, vatanın ve milletin gerçek kurtuluşunun iyi eğitilmiş insan gücü ve çağdaş bir eğitim programı ile gerçekleşebileceğini, bu eğitim programını uygulayacak eğitilmiş eğitimcilerin yetiştirilmesi gerektiğini her gittiği yerde vurgulamaktaydı. ATATÜRK, 27 Ekim 1922 tarihinde İstanbul’dan Bursa’ya gelen öğretmenlere; “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için, yalnız ortam hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız. Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız.” diye hitap ederken, öğretmenlik mesleğinin önemini dile getirmiştir. ATATÜRK, Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra 25 Ağustos 1924’te, Ankara’da, toplanan Muallimler (Öğretmenler) Birliği Kongresi’ne katılan üyelere, yeni Türkiye’nin biçimlenmesinde ve yeni nesillerin yetiştirilmesinde en önemli görevin öğretmenlere düştüğünü şu sözlerle açıklamıştır: “Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem. Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.” olmuştur.
Öğretmenlik mesleği, çağın toplumsal değişim ve gelişimlerini izleyerek, çocuklarımıza ve gençlerimize hayatta gerekli olan bilgi, beceri, alışkanlık ve davranışları kazandırmak, onları vatanını ve memleketini seven, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları yaşamları boyunca davranış biçimi haline getiren yapıcı, yaratıcı, araştıran ve sorgulayan, iyi bir insan ve yurttaş olarak yetiştirme sorumluluğunu taşıyan çok önemli bir meslektir.
Böylesi önemli bir mesleği yüreğinde, Atatürk, Memleket, Cumhuriyet ve Çocuk Sevgisi taşıyan bir çok öğretmenimiz hayatımızda yer almıştır. İstanbul’dan Edirne’ye tekrar döndüğümüzde kızımız Deren’in ilköğretim çağı gelmişti. Ev almak istiyorduk. Ama satın alacağımız evin kızımızı vereceğimiz okula yakın olmasını istiyorduk. Çünkü eğitim ve bu eğitimi verecek olan eğitimci satın alacağımız evin değerinden daha önemliydi. Kızımızın iyi bir okulda iyi bir eğitimcinin gözetiminde ilköğretim hayatına başlaması gerekiyordu. Araştırmalarımız ve şans bizi 75. Yıl İlköğretim Okulunda buluşturdu. Evimizi de buraya yakın bir yerden satın aldık. Eğitimcimizde Ali Küçük oldu. Peki, Ali Küçük öğretmen kim di? Ali Küçük öğretmen de, yüreğinde sevgi ve öğretme heyecanı taşıyan, Atatürk’ün tanımladığı öğretmenlerimizden biri olarak anlatılıyordu. Edirne’nin Uzunköprü İlçesi Aslıhan Köyünde 09.03.1964 tarihinde doğan Ali Küçük, İlköğretim okulunu köyünde okuduktan sonra ortaokul ve lise eğitimini Kepirtepe Öğretmen Okulunda okumuştu.1985 yılında Edirne Eğitim Yüksek Okulu Sınıf Öğretmenliği Bölümünü bitiren Ali Küçük, öğretmenlik mesleğiyle 1988 yılında Hakkâri İli Merkez Aksu Köyünde öğrencileriyle buluşarak başlamıştı. 1989 yılında kendi doğduğu köye öğretmen olarak atanan Küçük, 10 yıl burada görev yaptıktan sonra 1998 yılında Edirne Merkez İlçedeki Fevzi Paşa İlkokuluna atanmış, üç yıl burada görev yaptıktan sonra 2001 yılından 2014 yılına kadar İsmail Güner İlköğretim Okulunda görev yapmıştı. 2001 yılında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Öğretmenliği Lisans Programını tamamlayan Ali Küçük, 2014-2015 eğitim-öğretim döneminden itibaren 75. Yıl İlköğretim Okulunda göreve başlamıştı. İşte bu göreve başlamasıyla biz Ali Küçük öğretmen ile tanışmış olduk. Onun çocuklar üzerindeki titizliği, öğretme heyecanı ve çocuklarımıza verdiği sevgi her şeyin üstündeydi. Sınıfı dolduran bu afacanlarla sevgi dolu yüreğiyle en ince ayrıntıya kadar ilgileniyor, sabırla öğretilerini çocuklarımıza kazandırıyordu. Aslında buraya kadar yazdıklarım normalde her öğretmenin veya eğitimcinin öğrencilerine vermesi gereken bir görevdi. Ama şimdi anlatacaklarım ise bir ayrıntı, mesleğe ve çocuklara olan sevgisi ve sorumluluk duygusunun ne derecede olduğunu gösteriyordu. Öğretmenimiz Ali Küçük, ameliyat olmuştu. Ameliyat öncesi çocukların ders programından geri kalmaması için veliler ile irtibata geçip ödevlerini vermişti. Ameliyat sonrası da hastaneden taburcu olduktan sonra doğal olarak doktorlar kendisine rapor vermişti. Çünkü ameliyat sonrası ayakta durmaması gerekiyordu. Peki Ali Küçük öğretmeniz ne yaptı? Doktorun verdiği raporu iptal ettirdi ve sınıfa gelerek derslerini çocuklarına anlatmaya devam etti. Ben aslında o yıl Edirne’de bu öğretmenimizin “YILIN ÖĞRETMENİ” seçilir diye beklemiştim. Ama nerede? Peki bu özveriyi kaç kişi yapar? Yüreği meslek aşkı ve çocuk sevgisi dolu Ali Küçük öğretmenimiz, çocuklarımızın geri kalmaması için rapor hakkını kullanmamış kendi sağlığını tehlikeye atarak, belki de sağlığının hızlı gelişimini erteleyerek görevini sürdürmüştü. Dört yıl süren eğitim-öğretim döneminde çocuklarımızın hem eğitim-öğretim yaşamına hem de sosyal ve kültürel etkinlikler içerisinde gelişimlerine katkı sağlamıştır. Eğitim-öğretimin sona ermesiyle çocuklarımız Ali Küçük öğretmenleriyle vedalaştı. Ama bu vedalaşma, sadece okullarından ayrılma vedalaşmasıydı. Bizler çok şanslıydık, çocuklarımız böylesi bir eğitimcinin elinde yetişmişti. Aslında Ali Küçük öğretmenin eşi de bir eğitimci. Bu saygıdeğer eğitimciler aynı zamanda anne ve baba. İki evlat sahibi olan bu öğretmenlerimiz, evde kendi çocukları, okulda da bizlerin çocuklarını geleceğe hazırlıyorlar.
Eğitimci, kültür ve sosyal kişiliği ile çocuklarımızı geleceğe hazırlayan Ali Küçük öğretmenimiz, 2018-2019 eğitim-öğretim döneminde yine geleceğin yıldızlarını alıp onları dört yıl eğiterek geleceğe hazırlayacak. Atatürk’ün öğretmeni olarak bu sorumluluğunu en üst düzeyde yaşayarak, sevgi ve heyecanını vererek bu görevini yürütmeye devam edecek. Satırlarıma son verirken, yüreklerinde meslek aşkı ve çocuk sevgisi olan başta sevgili öğretmenim Reyhan Avcu Esin olmak üzere Ali Küçük öğretmenimiz ve diğer tüm eğitimcilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Aslında ülkemizin eğitim politikalarından çektiği sıkıntıları hem aileler olarak bizler hem de öğrencilerimiz fazlasıyla yaşamaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşık 97 yıl önce eğitim ve eğitimcilerin yetiştirilmesi konularındaki uyarı ve politikalarını ne kadar değerlendirebildik, geliştirebildik. Eğer günümüzde eğitimci kadrolarında çalışan öğretmenlerimiz ek iş yapmak zorunda kalıyorsa, bugüne kadar hükümetlerin öğrencilerimiz için çağdaş eğitim metodları ile eğitilmeleri için gerekli politikalar üretememiş ise biz velilere de düşen görevler olduğuna inanıyorum. Türkiye Cumhuriyetinin ilke ve devrimlerine sahip çıkmalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni geleceğe taşıyacak olan Çocuklarımız, Siz değerli Öğretmenlerimize emanettir. Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatacak sizlersiniz.
Cok iyi ve karekteri cok duzgun biridir ali kucuk