Sultan II. Selim’in emriyle Mimar Sinan tarafından 1568-1574 yılları arasında inşa edilen ve 1575 yılında ibadete açılan Selimiye Camii ve Külliyesi, kentimizi taçlandıran ve UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan kültür öğelerimizdendir. Kentimizi taçlandıran Selimiye Camii ve Külliyesi’ni UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almasını sağlayarak, evrensel boyuta taşımak amacıyla, T.C. Edirne Belediye Başkanlığı ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliği ile 2006 yılında çalışmalar başlatılmış, 2007 yılında ön geçici listeye girmesi başarılmıştı. Bu bağlamda, Edirne Belediye Başkanlığınca 10 Aralık 2009 tarihinde “Selimiye Cami Çevresi Ulusal Kentsel Tasarım Proje Yarışması” da açılmıştı. Yaklaşık 5 yıl süren çalışmalar neticesinde, “Selimiye Cami ve Külliyesi” 2011 yılında UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girme başarısını göstermişti. Bu bağlamda, "Selimiye Camisi Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi” de 2012 yılında UNESCO tarafından da onaylanmıştı.
Ancak bu projenin uygulama aşamasına geçebilmesi için kentimizde görev yapan “T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu” tarafından da onaylanması gerekmekteydi. UNESCO'nun kabul ettiği projeye onay vermeyen Edirne Tabiat Varlıkları Bölge Koruma Kurulu, meydan üzerinde var olduğu bilinen Yemiş Kapanı Hanı'nın ortaya çıkarılmasını istemesi, projenin uygulama aşamasına geçmesini engellemişti.
Peki bu alanda yapılan çalışmalara sorun olan “Yemiş Kapanı” nedir? Bu tarihi eserimiz de; Selimiye Camii’nin batısında, yedi yol ağzında, Yemiş Kapanı sokağında kırk iki kapı numarasındadır. Sultan III. Murat tarafından babası II. Selim’in yaptırdığı Selimiye Camii’ne gelir getirmesi amacıyla 1589-1590 yıllarında yapılmıştır. 1752 yılına kadar hizmet veren han, yaşanılan deprem sonrası hasara uğramıştır. Daha sonraki süreçlerde onarımı yapılsa da kullanılamaz hale gelmiştir. Tosyavizade Dr.Rıfat Osman, 15 Haziran 1931 tarihinde Milli Gazete’de yazdığı köşe yazısında bu alan ile ilgili şunları yazmaktadır. “Biliniyor ki, belediyenin karşısında bulunan eski, yıkılmak üzere olan dükkânlarla eğik, yıkılmaya hazır ve kullanılmaz bir halde kalan Bal ve Meyve kapanları (Yemiş Kapanı Hanı), bir park yapmak fikriyle 25-30 yıl önce Dilaver Bey tarafından istimlak edilmişti. Edirne’nin tarihi şöhreti ve Belediye Dairesi’nin şerefi ile bakımlı bir parkın, bu yerde yapılması, çok zaman ihmal edilmiş ve nihayet çeyrek yüzyıl sonra Ekrem Bey ve arkadaşlarına kısmet olmuştur.” Kentimizin dört bir köşesinde mimar, ressam, doktor ve tarihçi kimliğiyle eserler bırakan Dr. Rıfat Osman bu görüşlerini 87 yıl önce yazmaktadır.
2014 yılında yapılan mahalli seçimler neticesinde Edirne Belediye Başkanlığı görevine gelen Sayın Recep Gürkan, "Selimiye Camisi Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi” ile ilgili sorunları Bakanlık, Valilik, Üniversite, Bölge Koruma Kurulu Üyeleri ve konunun uzman bilimcileri ile birlikte çözmek için çalışmalara başlamıştır. Yapılan görüşme ve işbirliği çalışmaları ile düzenleme yapılacak alanda kazı çalışmalarının yapılması istenilmiş ve Edirne Belediye Başkanlığı tüm ekonomik zorluklarına rağmen gerekli çalışmaları yürüterek Şubat 2015 tarihinde kazı çalışmalarına başlanılmasını sağlamıştır. T.C. Edirne Valiliği Müze Müdürlüğünce yürütülen kazı çalışmalarının başladığı gün Belediye Başkanı Recep Gürkan; “Selimiye Camisi çevre düzenlemesi dört yıldan bu yana beklemedeydi. Sağ olsunlar, Valimizin iyi niyeti, koruma kurulu ve diğer kurumların gayreti UNESCO Selimiye çevre düzenlemesi yetkililerinin gayreti ile dört yıldan bu yana kilitlenen çevre düzenlemede çözüm noktasına ulaştık. Bugün itibariyle Selimiye Bahçesinde bulunan “Yemiş Kapanı”nı kurtarma çalışmalarına hız veriyoruz. Bu çalışma ile birlikte bahçede bulunan beton bölümleri kaldırıp yeni bir peyzaj çalışmasına başlayacağız. Böylece Selimiye camimizin muhteşemliğini, görkemini ortaya çıkaracağız. Böylece geçmişimize ve geleceğe sahip çıkmış olacağız. Selimiye sadece bizim değil bütün dünyanın ortak eseridir. Bu eserimizin hak ettiği şekilde çevre düzenlemesini yapacağız.” demiştir. Kazı çalışmaları yaklaşık 4 bin metrekarelik alanda sürdürülmüş olup Osmanlı Dönemi'nde meyve ve sebze hali olarak kullanılan Yemiş Kapanı Hanı'nın kalıntılarıyla duvarları toprak altından çıkarılmıştır. Ayrıca yapılan kazı çalışmalarında, Mimar Sinan'ın kente gelen temiz suyu dağıtmak için kullandığı suyolları da bulunmuştur. Kazı çalışmaları neticesinde çıkan sonuçlarda gözetilerek, kalıntılar açık hava müzesi niteliği ile korunarak belediye tarafından proje tekrar revize edilmiştir.
Proje ile ilgili olarak Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, konservasyon şartıyla projeye onay vermişti. Ancak, Vakıflar Genel Müdürlüğü, han için yeniden tasarım çalışması yapılmasını istemiştir. Belediye ise hanın, 12-13 metre yüksekliğinde olacağını ve Selimiye'nin silüetini kapatacağı gerekçesiyle kalıntılarının olduğu gibi korunması gerektiğini savunmuştur. Vakıflar, kanun gereği restitüsyon yani yeniden tasarımlama çalışmasının gerekli olduğunu belirtip, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu'nun ihya kararına itiraz edince konu, Yüksek Kurul'a gitmişti. Yüksek Kurul 8 ay sonra vermiş olduğu karar ile Yemiş Kapanı Hanı'yla ilgili projeyi kabul etmediğinden proje onaylanmamıştır. Proje onaylanmadığından dolayı da, ulusal alanda düzenlenen kentsel proje yarışmalarında 5 ödül kazanan “Selimiye Camisi Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi” bir türlü uygulama aşamasına gelememiştir. Son yıllarda kentimize gelen yerli ve yabancı turist sayısının artması karşısında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmiş bir eserin ihya edilemeyişi, kentimize gelen ziyaretçiler tarafından eleştirilmektedir. Bugün gelinen noktada kentimizin üst düzey yöneticileri, siyasetçileri, bilimcileri ve ilgili Sivil Toplum Kuruluşları güç birliği yapıp bu projenin uygulanabilmesi için gerekli çalışmalar yapılarak bu kötü görüntü ortadan kaldırılmalıdır.
Sonuçta, kültür mirasımıza sahip çıkmalıyız. Kentimizin son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmesi, kentin geleceği için umut ışığı olmaktadır. Yıllardır sürdürülen çalışmaların meyveleri alınmaya başlandığı dönemde konu ile ilgili sorunların hızla çözüme ulaştırılması gerekmektedir. Kültür Miraslarımızın Bekçisi değil, Sahibi Olmalıyız!