Köşe yazım için bugün bana ayrılan bölümde pek fazla yazıya yer vermeyeceğim. Çünkü bazen bir kare fotoğraf her şeyi anlatmaya yeter. Ama ben yine de değerli okuyucularıma birkaç kelam etmek isterim.
İnsanlar her şeyin değerini yok olduğunda değil varken bilmeli. İlerleyen zamanlarda sahip olduğu değerleri kaybedince o zaman anlıyor kaybettiği şeylerin değerini. Çünkü elindeyken alışmıştır hiç kaybetmeyecek gibi gelir değer bilmez. Ama ne zaman ki onu kaybeder, kaybı o zaman kıymete biner.
Zaten hep öyle olmaz mı? İnsanoğlu, bayramda seyranda büyükleri hayattayken elini öpmez halini hatırını sormaz ancak vefat ettiğinde her bayram namazı sonrası mezarlığa ziyarete gidilir.
Buna daha yüzlerce belki binlerce örnek verebiliriz. İnsanın değer bilmesi gereken bir konu da kendisini hayatta tutan sağlığının kıymetini de bilmeli. Geçtiğimiz hafta gazetemizin manşetten yayınladığı Mustafa Duva beyin haberi büyük yankı uyandırmıştı. Duva geçirdiği trafik kazası sonrası 80 kilo girdiği hastaneden 180 kilo çıktı. Kendisiyle hastanede röportaj yaptığımda insan her şeyin kıymetini kaybedince anlıyormuş dedi. Gözlerimin içine bakarak bende senin gibi yürümek istiyorum deyince içimden bir parça koptu. Hayatımın en zor röportajlarımdan birini gerçekleştirdim. Neden varlığın kıymetini anlamak için yokluğu tatmak gerekir?