İstismar; İğrenç bir kelime! Çıkar sağlamak, sömürmek. İyi niyetin kötüye kullanılması anlamına geliyor. Ne yazık ki, bu iğrenç kelime günümüzde adeta ‘tavan’ yaptı.Çoğunlukla da duygularımız istismar edilir. Çünkü en korumasız olan duygularımızdır. Ne kadar müsaade ederseniz o kadar istismara uğrar ve sömürülürsünüz.
İstismarın sahası da oldukça geniş. Ama en kötüsü herhalde din sömürüsü olsa gerek. Çünkü genelde insanların tabir -caizse- en yumuşak noktasıdır. Hele bir toplumda dini değerler zayıflamış, dini ölçüler yok olmaya yüz tutmuşsa istismarcıların işi daha da kolaylaşır.
Onun için Rabbimiz her konuda olduğu gibi ‘istismar’ konusunda da bizi uyarır ; “İnsanlardan öyleleri vardır ki, (onun) dünya hayatına dair (aldatan yıldızlı) sözü, senin hoşuna gider ve (hatta bunlar), sözlerinin özlerine uyduğu konusunda da Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki gerçekte o, (İslâm’ın ve Müslümanların) en azılı düşmanıdır.” (Bakara S. 204) 205. Ayette ise; ” O, (dönüp gidince veya) iş başına geçince, (Allah’ın emrine karşı gelmek ve hevasına/arzularına uymakla) ülkede fesat çıkarmaya, harsı (ekonomiyi, kültürü) ve nesli mahvetmeye çalışır. Allah ise fesadı/bozgunculuğu sevmez” şeklinde uyarır.
İşte Allah (cc), bu ayetlerde Müslümanların dikkatini bir insan türüne çekiyor. Bu, Müslümanların her asırda karşılaşacakları ve İslam için en tehlikeli olan bir insan türüdür. Bu türü tanıma metodunu Allah (c.c) Müslümanlara şöyle öğretiyor, Bakara Suresinin 204. Ayetinin tefsirinde;
“Bu ayetin her kelimesi kelimeden çok insan karakteristiklerini canlandıran ve insan özelliklerini belirleyen birer fırça darbesine benziyor. Bu darbeler ardarda sıralanır-sıralanmaz canlandırılan insan tipi canlı bir varlık halinde ve kişiliği belirginleşmiş olarak doğrulup ayağa kalkıveriyor. Öyle ki, nerede ise parmağını ona doğru dikecek ve milyonlarca kişi içinden kendisini seçerek “işte Kur’an-ı Kerim’in anlatmak istediği insan tipi budur” diyeceksin. Bu işlem, canlılar dünyasında her an yüce Allah’ın elinden çıkan yaratma ameliyelerinin tipik bir benzeridir!
Sözünü ettiğimiz canlı yaratık konuşuyor ve kendisini iyiliğin, samimiyetin, bağlılığın, sevginin, fedakârlığın, insanlara iyilik, yarar, mutluluk ve dürüstlük sunma arzusunun sembolü olarak tanıtıyor. Konuşurken sözleri hoşunuza gidiyor, tatlı dili sizi büyülüyor, sesinin ahengine bayılıyorsunuz; iyilikten, iyilikseverlikten ve yapıcılıktan söz ederken ağzından bal akıyor. Sözlerinin etkisini ve inandırıcılığını daha da arttırmak, bağlılık ve samimiyetini vurgulamak, kendini takvalı ve Allah’tan korkan bir kişi gibi gösterebilmek için “kalbindeki duygularının içtenliğine Allah’ı şahit gösteriyor.” Oysa O, aslında “en amansız bir düşmandır.” Kalbinde kin ve düşmanlık kaynıyor. Gönlünde sevginin ve hoşgörünün kırıntısı bile yoktur. Orada ne sevgiye ve yararlılığa ve ne de özveriye ve fedakârlığa en ufak bir yer bulamazsınız. İçyüzü ile dış görünüşü çelişik, görüntüsü ile içyüzü taban tabana zıt, yalancılığı, kandırmacılığı ve yağcılığı özenli bir meslek haline getirmiş olan bu tip, günün birinde iş başına geçince, sorumlu bir mevkie gelince gerçek yüzü meydana çıkar, maharetle gözlerden sakladığı iç âlemi açıklığa kavuşur; kötülükten, azgınlıktan, kinden ve bozgunculuktan ibaret olan özü gözler önüne serilir.
‘İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah, kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.’ Bu insan tipi görev başına geçince bütün katılığı, kırıcılığı ve inatçılığı ile kötülüğe ve bozgunculuğa yönelir. yönelişi, her türlü canlının kökünü kurutma eyleminde somutlaşır. Bu mahvetme eyleminden ne bitki, ürün ve meyve alanı olan tarım alanları ve ne de hayatın sürekliliğini sağlayan insan nesli kurtulabilir. Ayetin devamında bu sahtekâr insan tipinin belli-başlı karakteristikleri birkaç usta fırça darbesi ile gözler önüne seriliyor.” İnsanlardan ancak, söyledikleri şeyleri yaşantılarına aktardıkları zaman emin olunur. Bir kişi pratikte imtihan edilmedikçe ondan emin olunamaz. İnsanların kalbini yalnız Allah (cc) bilir. Fakat bir ferdin pratik hayatını güzel bir şekilde araştıran Müslüman, o ferdin içi ile dışının birbirine uygun olup olmadığını kolaylıkla anlayabilir.
Peygamberimizin (sav); “Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” ikazına rağmen biz, kaç defa ısırıldığımızı belkide unuttuk. Hâlbuki Müslüman basiret sahibi kimsedir. Ama galiba onu da yitirdik!
Dostça kalın… e-mail: [email protected]
İstismarın sahası da oldukça geniş. Ama en kötüsü herhalde din sömürüsü olsa gerek. Çünkü genelde insanların tabir -caizse- en yumuşak noktasıdır. Hele bir toplumda dini değerler zayıflamış, dini ölçüler yok olmaya yüz tutmuşsa istismarcıların işi daha da kolaylaşır.
Onun için Rabbimiz her konuda olduğu gibi ‘istismar’ konusunda da bizi uyarır ; “İnsanlardan öyleleri vardır ki, (onun) dünya hayatına dair (aldatan yıldızlı) sözü, senin hoşuna gider ve (hatta bunlar), sözlerinin özlerine uyduğu konusunda da Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki gerçekte o, (İslâm’ın ve Müslümanların) en azılı düşmanıdır.” (Bakara S. 204) 205. Ayette ise; ” O, (dönüp gidince veya) iş başına geçince, (Allah’ın emrine karşı gelmek ve hevasına/arzularına uymakla) ülkede fesat çıkarmaya, harsı (ekonomiyi, kültürü) ve nesli mahvetmeye çalışır. Allah ise fesadı/bozgunculuğu sevmez” şeklinde uyarır.
İşte Allah (cc), bu ayetlerde Müslümanların dikkatini bir insan türüne çekiyor. Bu, Müslümanların her asırda karşılaşacakları ve İslam için en tehlikeli olan bir insan türüdür. Bu türü tanıma metodunu Allah (c.c) Müslümanlara şöyle öğretiyor, Bakara Suresinin 204. Ayetinin tefsirinde;
“Bu ayetin her kelimesi kelimeden çok insan karakteristiklerini canlandıran ve insan özelliklerini belirleyen birer fırça darbesine benziyor. Bu darbeler ardarda sıralanır-sıralanmaz canlandırılan insan tipi canlı bir varlık halinde ve kişiliği belirginleşmiş olarak doğrulup ayağa kalkıveriyor. Öyle ki, nerede ise parmağını ona doğru dikecek ve milyonlarca kişi içinden kendisini seçerek “işte Kur’an-ı Kerim’in anlatmak istediği insan tipi budur” diyeceksin. Bu işlem, canlılar dünyasında her an yüce Allah’ın elinden çıkan yaratma ameliyelerinin tipik bir benzeridir!
Sözünü ettiğimiz canlı yaratık konuşuyor ve kendisini iyiliğin, samimiyetin, bağlılığın, sevginin, fedakârlığın, insanlara iyilik, yarar, mutluluk ve dürüstlük sunma arzusunun sembolü olarak tanıtıyor. Konuşurken sözleri hoşunuza gidiyor, tatlı dili sizi büyülüyor, sesinin ahengine bayılıyorsunuz; iyilikten, iyilikseverlikten ve yapıcılıktan söz ederken ağzından bal akıyor. Sözlerinin etkisini ve inandırıcılığını daha da arttırmak, bağlılık ve samimiyetini vurgulamak, kendini takvalı ve Allah’tan korkan bir kişi gibi gösterebilmek için “kalbindeki duygularının içtenliğine Allah’ı şahit gösteriyor.” Oysa O, aslında “en amansız bir düşmandır.” Kalbinde kin ve düşmanlık kaynıyor. Gönlünde sevginin ve hoşgörünün kırıntısı bile yoktur. Orada ne sevgiye ve yararlılığa ve ne de özveriye ve fedakârlığa en ufak bir yer bulamazsınız. İçyüzü ile dış görünüşü çelişik, görüntüsü ile içyüzü taban tabana zıt, yalancılığı, kandırmacılığı ve yağcılığı özenli bir meslek haline getirmiş olan bu tip, günün birinde iş başına geçince, sorumlu bir mevkie gelince gerçek yüzü meydana çıkar, maharetle gözlerden sakladığı iç âlemi açıklığa kavuşur; kötülükten, azgınlıktan, kinden ve bozgunculuktan ibaret olan özü gözler önüne serilir.
‘İş başına geçince yeryüzünde kargaşa ve bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli mahvetmeye çalışır. Oysa Allah, kargaşa ve bozgunculuk çıkarmayı kesinlikle sevmez.’ Bu insan tipi görev başına geçince bütün katılığı, kırıcılığı ve inatçılığı ile kötülüğe ve bozgunculuğa yönelir. yönelişi, her türlü canlının kökünü kurutma eyleminde somutlaşır. Bu mahvetme eyleminden ne bitki, ürün ve meyve alanı olan tarım alanları ve ne de hayatın sürekliliğini sağlayan insan nesli kurtulabilir. Ayetin devamında bu sahtekâr insan tipinin belli-başlı karakteristikleri birkaç usta fırça darbesi ile gözler önüne seriliyor.” İnsanlardan ancak, söyledikleri şeyleri yaşantılarına aktardıkları zaman emin olunur. Bir kişi pratikte imtihan edilmedikçe ondan emin olunamaz. İnsanların kalbini yalnız Allah (cc) bilir. Fakat bir ferdin pratik hayatını güzel bir şekilde araştıran Müslüman, o ferdin içi ile dışının birbirine uygun olup olmadığını kolaylıkla anlayabilir.
Peygamberimizin (sav); “Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” ikazına rağmen biz, kaç defa ısırıldığımızı belkide unuttuk. Hâlbuki Müslüman basiret sahibi kimsedir. Ama galiba onu da yitirdik!
Dostça kalın… e-mail: [email protected]