Bir yıldır konuşulan, yılın en zor, en ani olaylarına gebe denilen tutulma zamanı geldi çattı.
Korkutulduk belki de korkmaya hazırdık. Belki de korkmak daha kolaydı. Kim bilir başımıza neler
gelecekti ve biz tam da bize öğretildiği gibi çaresizliği dibine kadar yaşayacaktık. Hayır, hayır… Bu
kolay yolu seçmek olurdu. Biz ise zor yolu seçip çözümleri arayacağız.
Duygusal olarak güvende kalma ihtiyacımız çok yüksek, kabuğumuzun içinde kendimizi koruma altına
almaya çalışıyoruz kulaklarımızı kendimize bile kapatarak. Tam sakinleşip dışarı adım atacağız ki her
yerde kaos, krizler, çatışma, sözlü mücadeleler, kışkırtmalar… Bu sefer yine korkuyla kulaklarımızı
kapatıp alanımıza saklanmayı seçiyoruz. Bak bakalım içinde hangi duygular kaosta, neden çatışma
içindesin? Kendi kendini gözlemle, derinlemesine analiz et. Neyi kaybetmekten korkuyorsun? Bu
konuda dürüstçe konuşmaya hazır mısın? Kendine ve etrafındakilere dürüst olmaya ne kadar
hazırsın? Ne olursa olsun güvenli bölgende kalmak mı kolay yoksa krizlerle baş etme gücünü
arttırmak mı kolay? Memnun olmadığın gidişata dur diyebilecek gücün var mı? Yoksa ne olursa olsun
bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı? Tart bakalım kendini, içindeki milyonlarca sesi dinle. Sev
kendini, affet, koru, bağışla ve cesaretle dönüşümüne müsaade et.
İç dünyanı düzene soktuktan sonra da dış dünya ile ilgili önlemlerini al. Deprem ülkesindeyiz,
yaşadığın evin sağlamlığına güvenmiyorsan deprem çantanı hazırla. Ekonomik olarak sarsıntılı bir
süreçten geçiyoruz, bilgini arttır, fikrini arttır, yaratıcılığını arttır ve bunu nasıl maddiyata
dönüştürebileceğini planla. Salgın hastalık var, önlemini al. Trafikte dikkatli ol, ilk önce sen temkinli ol,
kurallara uy. Kesici ve yanıcı aletlere karşı önlemini al, evini ve iş yerini güvenli hale getir. Dürüst ol,
sevgi dolu ol, destekleyici ol, yardımcı ol. Mücadelen kendinle farkında ol.