Geçtiğimiz günlerde gazetemizin birinci sayfasını süsleyen haberde de gördüğünüz gibi Edirne Belediyesi eski Başkanvekili Namık Kemal Döleneken’le birlikte güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Samimi bir şekilde geçen söyleşimizde Döleneken’in ilk sözlerinden biri “başpehlivanlara, ağlara nasıl vefa gösteriliyorsa eski Belediye Başkanlarını da öyle vefa gösterilmeli” oldu. Sözün açıklayacak olursak 656 yıllık bir organizasyonda dönemin birçok Belediye Başkanı veya Belediye Başkan Vekilleri ağır sorumluluklar üstlenmiş ve bu organizasyonun günümüze kadar gelmesine katkı sağlamıştırlar. Ancak Kırkpınar döneminde protokole baktığımızda eski Belediye Başkanları ve Başkan Vekillerinden hiç kimseyi göremiyoruz. Kişilerin orada olmamalarının arkasında davet edilmedikleri mi, yoksa kendi arzularımı onu bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki o da şudur; Bu işin siyaseti olmaz. Hatta geçmiş dönem Belediye Başkanları Kırkpınar’dan 1 ay önce bir araya gelmeli ve Kırkpınar için öneriler de bulunmalı hatta gerekirse organizasyonda görev almalı. Burada en büyük yük Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’a düşüyor. Geçmiş dönem Belediye Başkanlarını da bir araya toplayacak olan da Başkan Gürkan’dır.
Geçtiğimiz hafta 656’ncısı düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde başpehlivan İsmail Pehlivan’ın mücadelesinden ders çıkartmalıyız. Nasıl ki Balaban güreşi kazandıktan sonra altın kemeri alıp başpehlivan olmak için rakibi karşısında zorlu mücadele verdiyse ve ardından hedefine ulaştıysa insanoğlu da bu anı göz önünde bulundurup bazı şeyleri kazanmak için mücadele etmenin gerekli olduğunu kanısına varmalıdır. Peki ya Edirne’ye bir şeyler kazandırmak için koltuklarında oturan başkan ve müdürlerimiz elinden geleni yapıyorlar mı? Ya da sadece senede 1 hafta yapılan Kırkpınar etkinliklerine 10 gün kala birkaç bir şey yapmak onlar için Edirne esnafına, vatandaşına, ekonomisine bir şeyler kazandırmak anlamına mı geliyor. Zaman zaman Edirne’nin ekonomisi için bazı kurum ve kuruluşlar birkaç toplantı düzenliyor bazı önerilerde bulunuluyor aradan birkaç ay sonra yine toplantılar düzenleniyor yine birkaç öneride bulunuluyor ama sadece öneride bulunuluyor. Önerilerden kaç tanesi hayata geçirildi diye bakacak olursak elde avuçta bir şey bulamıyoruz.
Şunu unutmamalıyız ki, Edirnelilerin elinde işlenmeye hazır bir elmas var ama önemli olan bu elması işleyebilmek. Nasıl ki, Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin yapıldığı zaman zarfında esnafı da vatandaşı da bu organizasyondan memnun kalıyor ve istihdam sağlıyorsa sene içerisinde buna benzer birkaç organizasyon daha düzenlenmeli. Bir organizasyonda sonbaharda olabilir. Sonbahardaki organizasyonda sadece üst düzey güreşçiler olmalı. Yani bütün oyunların sergilendiği çok ünlü güreşçilerimizin şov yaptığı gelenlerinde heyecanla izledi bütün televizyonların çekip tekrar tekrar gösterdiği bir hale gelmesi lazım. İnsanlar gelip üst düzey güreşçileri izlemeli. Üst düzey güreşçilerinde geldiği o dönemde Uluslararası bir festival haline getirilmeli. Nasıl ki yaz başında Kırkpınar Yağlı Güreşleri oluyorsa, sonbaharda da böyle bir etkinlik olmalı. O zaman bu ciddi bir tanıtım atağıyla devlette şehir de buna destek verir. Yeni organizasyonlar şehre yeni bir canlılık getirmek demektir. Yabancıları da buraya getirip yağlı güreşi göstermemiz gerekiyor.
Örnek verecek olursak Hz. Mevlana’nın ölüm yıl dönümünde Konya’da Aralık ayında etkinlikler düzenleniyordu. Gelen yerli ve yabancı turistler etkinlikleri izlemek için bilet bulamıyordu. Daha sonra bazı önerilerle bu etkinliklerin yıl boyunca yapılması öngörüldü ve Konya’da her hafta sonu etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Sürdürebilir bir semazen töreni gerçekleştirdiler. Her hafta sonu doluluğu yakaladılar. Yabancı turist sadece fotoğraf algısına bakıyor. Eğer Edirne’de de yağlı güreşler aralıklarla yapılırsa turizme katma değer katacaktır. Bu konular ciddi bir şekilde ele alınmalı diye düşünüyorum…