Edirne Disleksi Derneği Edirne İl Temsilcisi Açelya Sivrikaya Giray, disleksinin akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunuyla kendisini gösteren nörolojik temelli bir öğrenme güçlüğü olduğunu ve kesinlikle bir engel olamadığını belirtti.
DİSLEKSİ ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNÜN 3 TİPİ VARDIR
Özgül öğrenme güçlüğün altında üç tip öğrenme olduğunu açıklayan Giray; “ disleksi,okuma okuduğunu anlamada güçlükler yaşarken,bir diğeri de diskarkule,matematik öğrenmede,matematik problemlerinde alakasız hatalar yapıyor. Bir diğeri de disgirafi,yazma ile alakalı bir güçlük. Çocuklar kendi yazdıklarını kendileri dahi okuyamıyorlar.”
EN ERKEN TANI İLKOKUL BİRİNCİ SINIFTA KONUR
En erken Disleksinin tanısının ilkokul birinci sınıfta tanımlanabiliyor olduğunu da açıklayan Giray; “Çocuklar İlk okul birinci sınıfa başladığında 3-4 ay en az yazma ve okuma eğitimi alması gerekiyor ki, aldığı eğitim sonucunda nasıl hatalar yapıyor ki disleksiden şüphelenelim. Okul öncesi eğitimde çocuklar ne kadar eğitim alsa da bunun en erken tanısı ilkokulun birinci sınıfın ikinci döneminde tanısı konulabiliyor. Disleksi olan çocuklar; 6 ile 9 karıştırırlar.B-p, p-b harflerini karıştırabilir.Okurken satır ve sözcük atlayabilir, yanlış heceleme yapabilir.- Okuma hızı, yaşıtlarından geride kalabilir. Sağı ve solu ayırt etmede, top yakalamada, ip atlamada ve yap boz yerleştirmede güçlük yaşayabilir. Tekerlemem söyleyememe. Derinliği kestiremediği için eşyalara çarpabilir ve sandalyeden düşebilir. İşitme sorunu yaşamamasına rağmen duyduğu sesleri yanlış algılayabilir. (Soba yerine sopa gibi). Dağınıktırlar. İçine kapanıktırlar, kendinden küçük arkadaş seçip oynarlar. Ardı ardına söylenen mesajların bir kısmını kaçırır veya algılayamaz. Gözleri kapalıyken, eline verilen bir nesneyi ya da avucuna yazılan harfi tanıyamayabilir. Yön bulmada güçlük çekebilir. Dün-bugün, önce-sonra, kavramlarını öğrenmede zorlanabilir. Saati zor öğrenip, zamanı karıştırabilir. Çarpım tablosunu ezberlemede zorlanabilir ve çok çabuk unutabilir. Eğri yazabilir ve çizgiyi izlemede zorlanabilir”dedi.
DİSLEKSİ TANISI VE EĞİTİMLERİ
Aksine çok yaratıcı çocuklar bunlar. Bir sürü ünlüler ve profesörler var günümüzde. Bu geçici bir olay değil. Bu belirtileri aile fark ettikten sonra aile minimum 6 ay kontrol edilmeli ve arkadaşları okumaya geçti hala okumakta ve anlamakta güçlük çekiyorsa çocuk, üniversite devlet hastaneleri çocuk psikiyatri bölümüne başvurması gerekiyor. Çocuk sırası ile değerlendiriliyor ve çıkan raporla aile bulunduğu merkezdeki rehberlik merkezine giderek eğitsel tanısı yapılıyor. Ve eğitsel tanı raporu ve tıbbı raporla birlikte aile okula giderek, okullun bireyselleştirilmiş eğitim planı yapılması gerekiyor. Okulda müdür başkanlığın da ilgili öğretmenler katılarak eğitim planı yapılıyor. Bu toplantıya aile mutlaka ailede katılması çok önemli, oradan çıkacak raporu aile imzalamadan zaten uygulanmıyor. Bu çocuklar okuma güçlüğü çektiği için akranlarının içinde okutularak daha geri gitmesine neden oluyor. Okula giden bu çocuklar kendi dersleri dışında haftalık 10 saat ilave ders alma hakları var. Hafta sonları da devlet tarafından rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alma hakları var” diye açıkladı.
DİSLEKSİ BİR ENGEL DEĞİLDİR
Disleksinin bir en gel olmadığının önemle belirten Açelya Sivrikaya Giray; “Disleksi bir engel değildir,bir özür değildir ama disleksili çocuklar özgül öğrenme güçlüğü altında bir tanı alıyorsa devletin özel eğitiminden faydalanmaları için engelli raporuna ihtiyaç var.Bu rapor çıkmazsa bu eğitimlerden,yasal haklardan çocuk yararlanamıyor maalesef. Bu tabi ki bir engel değildir. Çocuklar normal ve normal üstü bir zekaya sahipler zaten. Üstün yetenekli olup disleksili çocuklar var. Biz bu çocuklara iki kere farklı çocuklar diyoruz. Bunun tek tedavisi,erken tanıyla birlikte,özel ve tek destek eğitimi ile çözülebilecek bir sorun. Şuan günümüzde yeni yeni duyulmaya başlandı.Bilgi ve bilinç artıkça çocukların zeka ile alakalı bir sorun olmadığını,bir hastalık olmadığını ve norogelişimsel bir farklılık olduğunu ilaçlı bir tedavisi olmadığını da biliyor olacağız”dedi.
DİSLEKSİ TOPLUMDA HALA ÇOK BİLİNMİYOR
Okuma güçlüğünün veya öğrenme güçlüğünün toplumda tanı konulduktan sonra disleksi olduğunu ne olduğu hala bilinmediğini ifade eden Giray; “Disleksi toplumda hala çok bilinmediği için hep şu şekilde ifade ediliyor mesela;çalışmıyor yapamıyor,çalışsa yapar anne –babası da böyleydi gibi itamlar da bulunuyorlar. Asalında öyle değil,disleksi çocuklarda sağ beyinle sol beyin lobunda aktarım kopukluğundan kaynaklanan bir durumdur. Bu bireylerin beyin tomografileri incelendiğinden sağ beyin lobunun sol beyin lobundan bir tık daha büyük olduğu tespit ediliyor”diye belirtti.
AİLE VE OKUL İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖENEMLİ
Disleksi tanısı konulduktan sonra özel eğitim sürecinde okul aile işbirliğinin önemine dikkat çeken Açelya Sivrikaya Giray; “Dİsleksinin tanısı konulduktan sonra aile ve öğretmenlere önemli görevler düşüyor. Bir çocuk okuyamıyorsa,okumayı sevmiyorsa kesinlikle zorlanmamalı. Çünkü okumaktan da okuldan da soğur. Statikliklere baktığımızda okullu bırakan bireyler arasından disleksili ve öğrenme güçlüğü çeken bireylerde daha çok. Çocuk normal hayatında hiçbir sorun yaşamıyor,akademik olarak sorun yaşıyor. Bu süreçte aile çok sabırlı davranmalı. Temas kurarak konuşulmalı,kesinlikle kıyas yapılmamalı. Öğrenmeleri oyunla olursa daha kolay öğrenebilirler. Çünkü bu çocuklar öğrendiklerini çabuk unutuyorlar. Bu süreçte okul aile işbirliği çok önemli. Okulda öğretmenlerin kesinlikle bu çocuklara sınıf ortasında oku diye dikte edilmemeli,çocuğun öz güveni daha çok kırılır ve daha gerileme yaşar bu çocuklar. Öğretmenler bu çocukları sınıfta en ön sıraya oturtup onunla daha yakından ilgilenerek,ilgisini çekmesi gerekiyor. Bu çocuklar topluma kaynaştırmak için,sınıf arkadaşları ile öğretmen öğrenci yokken konuşmalı ki sınıfta ders esnasında bir okuyamama yaşadığında arkadaşları durumunu bilip dalga geçmemesi için. Bu öğrencilerin ilgi alanları keşfedilip o yönleri yükseltilip eksik olan yanları da bunun yanında yükseltilebilir. Aslında zor bir süreç değil ama bu süreçte eğitim sürecinde aile yasal haklarını bilmeleri çok önemli. Ailelerin çok çok sabırlı olması gerekiyor”dedi.
DİSLEKSİ ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNÜN 3 TİPİ VARDIR
Özgül öğrenme güçlüğün altında üç tip öğrenme olduğunu açıklayan Giray; “ disleksi,okuma okuduğunu anlamada güçlükler yaşarken,bir diğeri de diskarkule,matematik öğrenmede,matematik problemlerinde alakasız hatalar yapıyor. Bir diğeri de disgirafi,yazma ile alakalı bir güçlük. Çocuklar kendi yazdıklarını kendileri dahi okuyamıyorlar.”
EN ERKEN TANI İLKOKUL BİRİNCİ SINIFTA KONUR
En erken Disleksinin tanısının ilkokul birinci sınıfta tanımlanabiliyor olduğunu da açıklayan Giray; “Çocuklar İlk okul birinci sınıfa başladığında 3-4 ay en az yazma ve okuma eğitimi alması gerekiyor ki, aldığı eğitim sonucunda nasıl hatalar yapıyor ki disleksiden şüphelenelim. Okul öncesi eğitimde çocuklar ne kadar eğitim alsa da bunun en erken tanısı ilkokulun birinci sınıfın ikinci döneminde tanısı konulabiliyor. Disleksi olan çocuklar; 6 ile 9 karıştırırlar.B-p, p-b harflerini karıştırabilir.Okurken satır ve sözcük atlayabilir, yanlış heceleme yapabilir.- Okuma hızı, yaşıtlarından geride kalabilir. Sağı ve solu ayırt etmede, top yakalamada, ip atlamada ve yap boz yerleştirmede güçlük yaşayabilir. Tekerlemem söyleyememe. Derinliği kestiremediği için eşyalara çarpabilir ve sandalyeden düşebilir. İşitme sorunu yaşamamasına rağmen duyduğu sesleri yanlış algılayabilir. (Soba yerine sopa gibi). Dağınıktırlar. İçine kapanıktırlar, kendinden küçük arkadaş seçip oynarlar. Ardı ardına söylenen mesajların bir kısmını kaçırır veya algılayamaz. Gözleri kapalıyken, eline verilen bir nesneyi ya da avucuna yazılan harfi tanıyamayabilir. Yön bulmada güçlük çekebilir. Dün-bugün, önce-sonra, kavramlarını öğrenmede zorlanabilir. Saati zor öğrenip, zamanı karıştırabilir. Çarpım tablosunu ezberlemede zorlanabilir ve çok çabuk unutabilir. Eğri yazabilir ve çizgiyi izlemede zorlanabilir”dedi.
DİSLEKSİ TANISI VE EĞİTİMLERİ
Aksine çok yaratıcı çocuklar bunlar. Bir sürü ünlüler ve profesörler var günümüzde. Bu geçici bir olay değil. Bu belirtileri aile fark ettikten sonra aile minimum 6 ay kontrol edilmeli ve arkadaşları okumaya geçti hala okumakta ve anlamakta güçlük çekiyorsa çocuk, üniversite devlet hastaneleri çocuk psikiyatri bölümüne başvurması gerekiyor. Çocuk sırası ile değerlendiriliyor ve çıkan raporla aile bulunduğu merkezdeki rehberlik merkezine giderek eğitsel tanısı yapılıyor. Ve eğitsel tanı raporu ve tıbbı raporla birlikte aile okula giderek, okullun bireyselleştirilmiş eğitim planı yapılması gerekiyor. Okulda müdür başkanlığın da ilgili öğretmenler katılarak eğitim planı yapılıyor. Bu toplantıya aile mutlaka ailede katılması çok önemli, oradan çıkacak raporu aile imzalamadan zaten uygulanmıyor. Bu çocuklar okuma güçlüğü çektiği için akranlarının içinde okutularak daha geri gitmesine neden oluyor. Okula giden bu çocuklar kendi dersleri dışında haftalık 10 saat ilave ders alma hakları var. Hafta sonları da devlet tarafından rehabilitasyon merkezlerinden eğitim alma hakları var” diye açıkladı.
DİSLEKSİ BİR ENGEL DEĞİLDİR
Disleksinin bir en gel olmadığının önemle belirten Açelya Sivrikaya Giray; “Disleksi bir engel değildir,bir özür değildir ama disleksili çocuklar özgül öğrenme güçlüğü altında bir tanı alıyorsa devletin özel eğitiminden faydalanmaları için engelli raporuna ihtiyaç var.Bu rapor çıkmazsa bu eğitimlerden,yasal haklardan çocuk yararlanamıyor maalesef. Bu tabi ki bir engel değildir. Çocuklar normal ve normal üstü bir zekaya sahipler zaten. Üstün yetenekli olup disleksili çocuklar var. Biz bu çocuklara iki kere farklı çocuklar diyoruz. Bunun tek tedavisi,erken tanıyla birlikte,özel ve tek destek eğitimi ile çözülebilecek bir sorun. Şuan günümüzde yeni yeni duyulmaya başlandı.Bilgi ve bilinç artıkça çocukların zeka ile alakalı bir sorun olmadığını,bir hastalık olmadığını ve norogelişimsel bir farklılık olduğunu ilaçlı bir tedavisi olmadığını da biliyor olacağız”dedi.
DİSLEKSİ TOPLUMDA HALA ÇOK BİLİNMİYOR
Okuma güçlüğünün veya öğrenme güçlüğünün toplumda tanı konulduktan sonra disleksi olduğunu ne olduğu hala bilinmediğini ifade eden Giray; “Disleksi toplumda hala çok bilinmediği için hep şu şekilde ifade ediliyor mesela;çalışmıyor yapamıyor,çalışsa yapar anne –babası da böyleydi gibi itamlar da bulunuyorlar. Asalında öyle değil,disleksi çocuklarda sağ beyinle sol beyin lobunda aktarım kopukluğundan kaynaklanan bir durumdur. Bu bireylerin beyin tomografileri incelendiğinden sağ beyin lobunun sol beyin lobundan bir tık daha büyük olduğu tespit ediliyor”diye belirtti.
AİLE VE OKUL İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖENEMLİ
Disleksi tanısı konulduktan sonra özel eğitim sürecinde okul aile işbirliğinin önemine dikkat çeken Açelya Sivrikaya Giray; “Dİsleksinin tanısı konulduktan sonra aile ve öğretmenlere önemli görevler düşüyor. Bir çocuk okuyamıyorsa,okumayı sevmiyorsa kesinlikle zorlanmamalı. Çünkü okumaktan da okuldan da soğur. Statikliklere baktığımızda okullu bırakan bireyler arasından disleksili ve öğrenme güçlüğü çeken bireylerde daha çok. Çocuk normal hayatında hiçbir sorun yaşamıyor,akademik olarak sorun yaşıyor. Bu süreçte aile çok sabırlı davranmalı. Temas kurarak konuşulmalı,kesinlikle kıyas yapılmamalı. Öğrenmeleri oyunla olursa daha kolay öğrenebilirler. Çünkü bu çocuklar öğrendiklerini çabuk unutuyorlar. Bu süreçte okul aile işbirliği çok önemli. Okulda öğretmenlerin kesinlikle bu çocuklara sınıf ortasında oku diye dikte edilmemeli,çocuğun öz güveni daha çok kırılır ve daha gerileme yaşar bu çocuklar. Öğretmenler bu çocukları sınıfta en ön sıraya oturtup onunla daha yakından ilgilenerek,ilgisini çekmesi gerekiyor. Bu çocuklar topluma kaynaştırmak için,sınıf arkadaşları ile öğretmen öğrenci yokken konuşmalı ki sınıfta ders esnasında bir okuyamama yaşadığında arkadaşları durumunu bilip dalga geçmemesi için. Bu öğrencilerin ilgi alanları keşfedilip o yönleri yükseltilip eksik olan yanları da bunun yanında yükseltilebilir. Aslında zor bir süreç değil ama bu süreçte eğitim sürecinde aile yasal haklarını bilmeleri çok önemli. Ailelerin çok çok sabırlı olması gerekiyor”dedi.