Er Meydanı’nın efsanesi oldu
Kırkpınar'da Yeni Dönem: Başcazgırlık Görevini Emin Ger Üstlendi
Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin bu yılki başcazgırı, "çayırın efsanesi" Şükrü Kayabaş’tan görevi devralan Emin Ger oldu. Uzun yıllardır cazgırlık yapan ve manileriyle güreşseverleri coşturan Ger, başcazgır olmanın kendisi için büyük bir onur ve gurur kaynağı olduğunu söyledi.
2018 yılından bu yana Türkiye'de en çok tercih edilen cazgır olduğunu belirten Ger, bu yıl da Edirne'de düzenlenen güreşlerde başcazgır olarak görev yapacak. 15 yıldır cazgırlık yapan Emin Ger, güreş sahnesindeki deneyimini ve bilgisini bu kez "dualı çayır"da en üst görevle taçlandıracak.
Cazgırlığın sadece anons yapmak değil, aynı zamanda kültürü yaşatmak anlamına geldiğini vurgulayan Ger, başcazgır olmanın büyük bir sorumluluk olduğunu belirtti. Genç cazgırlara da seslenen Emin Ger, "Başcazgır olmak isteyenler çok sayıda mani bilmeli, kendi sözlerini üretebilmeli ve güreş kültürüne hakim olmalı" diyerek tavsiyelerde bulundu.
Kırkpınar çayırında sesiyle ve sözleriyle güreşe heyecan katacak olan Emin Ger, hem geleneksel Türk güreşinin yaşatılmasına katkı sunacak hem de seyircilerle güçlü bir bağ kurmaya devam edecek.
“Üç mâni ezberleyip yapılacak bir iş değil”
Ger, şunları aktardı; “Bu bir gelenek. Bin yıldır bu coğrafyada süre gelen ecdadımızdan atalarımızdan bize yadigâr kalan güreş bir miras ata sporumuzdur. Geleceğe bizden önce aktaranlar gibi biz de bizden sonraki nesille bunu aktarmak için mücadele ediyoruz.
Ustalarımız birer efsane. Baş cazgır Şükrü Kayabaş da o Er Meydanında görev yapmak benim için onurdur. Benim aynı zamanda ustadan öte manevi babam niteliğinde bir insan. Çok saygı duyduğum, örnek aldığım nadide bir kişilik.
Daha sonrasında Şükrü Kayabaş ustamla birlikte Pele Mehmet’te o Er Meydanlarında vardı. Er Meydanlarından gelmiş geçmiş izini bırakan birisiydi. Bize örnek oldu. Onları örnek alıyoruz. Onların bıraktığı bu bayrağı daha iletiye taşımak için canla başla mücadele ediyoruz, özveri gösteriyoruz. Cazgırlık inanın dışardan bakınca üç mâni ezberleyip yapılacak bir iş değil.
Algılarınızın açık olması gerekiyor. Güreşin deyim yerindeyse nabzını tutacaksınız.
Güreş hareketlendiğinde nasıl davulun zurnanın ritmi hareketleniyorsa, cazgırın da o atan kalplerin ritminin biraz daha fazla arttırmasını sağlamak ve güreşin nabzını tutması gerekiyor.
Sabahın erken saatinde o Er Meydanına adımımızı atıyoruz. Güreşi yönlendiren, güreşe nefes ve söz olan cazgırlardır.
Ben 2018 yılından bu yana Türkiye’de en çok göreve giden, en çok görev yapan kişiyim. Biliyorsunuz biz sanatçı gibiyiz. Komiteler bizi takdir ederse güreşlerine çağırırsa biz öyle gidiyoruz.
Pehlivanlar davet üzerine gitmeyebilir, istemeyebilir. İsterse kısmetini alır ben bu Er Meydanında güreşeceğim birinci de olursam birincilik ödülümü alıp gideceğim. Siz bana ekstra yolluk vermeseniz de olur diyebilir.
Biz de davetsiz herhangi bir güreşe gidip orda görev yapmak gibi bir lüksümüz yok. Çünkü sanatçıyız, düşünün siz Edirne Belediyesi olarak Sezen Aksu’yla anlaşma yapmışsınız sonrada bir konser vereceksiniz.
Ben de örnek veriyorum; Tarkan’ım ‘ya bende bir şarkı söyleyebilir miyim?’ diye oraya gelemem. Cazgırlıkta böyle davet üzerine biz oraya gidiyoruz, görevimizi icra ediyoruz. Eğer bizden komite ve seyirci memnun kalırsa seneye tekrar oraya gidip o güreşin davetini alıp görev yapıyoruz. O anlamda 2018 yılından bu yana Türkiye’de istatistiklere bakarsanız en çok göreve giden cazgır benim. Bununla da gurur duyuyorum. Niye? Az önce de söylediğim gibi cazgırlık sadece 2-3 mâni ezberleyip sahaya çıkıp onu okuyup ondan sonra da pehlivanları salavatlamak değildir. Sabahın en erken saatinde Er Meydanına besmeleyle adımını atacaksın, daha sonra pehlivanların boy ayrımları var.
Ayrımlar tamamlandıktan sonra Er Meydanına çağıracaksın. Er Meydanında Saygı Duruşu, İstiklal Marşı ve dualar eşliğinde salavatlarla güreşi başlatacaksın. Akşam başpehlivanların final güreşi var. Final güreşinin tamamlanması akabinde birinci başpehlivanın belirlendikten sonra madalya seremonimiz oluyor.
Madalya seremonisini de güzel bir şekilde yapıp daha sonra da o güreşi tertip ve komiteden örnek veriyorum şu anda Edirne Belediye Başkanı’mız Sayın Filiz Gencan Akın’dan helallik isteyeceğiz. ‘Hoşcakalın’ diyeceğiz, inşallah seneye görüşmek üzere ‘mutlu kalın’ deyip o er meydanından huzurlu bir şekilde ayrılmanın mutluluğunu yaşamak gerekiyor.
Eğer başarılı bir cazgır olmak gerekirse ki, biz başarılı olduğumuza inanıyorum buralardayız. Ustalarımız bize güvendi. Seyirci yüreğine bastı. Daha sonra komiteler güreşlerine çağırıyor. Bu bir başarının sonucu.
“Cazgırlık bir sanat”
Ailemle ve başpehlivan Kürşat Korkmaz’ın amcası var, şu anda cetvel hakemliği yapan Seyfullah Korkmaz onlarla birlikte Antalya Serik Gebiz Uçan su diye doğa harikası dağların arasında bir piknik alanı var, oraya gitmiştik.
Ben mangal yakmakla uğraşıyordum, közlemeyle uğraşırken onlar da karşı taraftan birisine sesleniyorlardı. Böyle dağlık bir yer. Oradaki seslendikleri insan bunların sesini duyamıyor. Ama ben tabi mangalla uğraştığım için kulak vermedim daha sonra bunlar baya bir seslendiler. Sonra ben baktım nereye sesleniyorlar diye. Aynı seslendikleri kişiye ben de seslendim. Tesadüf bu ya adamın da duyacağı varmış. Hemen sanki yakınımızda gibi kafayı çevirdi. Sonrasında Seyfullah abi biraz inatçıdır ‘seni cazgır yapacağız’ dedi. ‘Abi ne cazgırlığı’ dedim. Ben cazgır olamam. Böyle bir şeyi insanın hayal, arzu etmesi lazım. Benim ne hayalim var ne de arzum var. O zamanlar Antalya Kaleiçi’nde dükkanlarım var. Esnaflık yapıyorum. Zaman zaman da hobi olarak güreşlere gidiyorum. Güreş bir tutkudur. İnsanların bazı hobileri olur ya, aktif güreşi bıraksam da ya seyretmeyi bırakamazsın ya da zaman zaman güreşme arzusu insanın içinde hep vardır.
O anlamda da ben zaman zaman güreşlere gidiyorum. Kısmet deyip güreş yapıyorum dediğim gibi Kaleiçi’nde esnaflıkta yapıyorum. Gümüşlerim var. Hediyelik eşya, çanta vs. Seyfullah Korkmaz, ‘Seni illaki cazgır yapacağız’ dedi. Abi diyorum olmaz. 2011-2012 güreş sezonunda kışın cazgır olmak için gittik. Lisansımızı aldık, zaman zaman güreşlere gidiyoruz. Örnek veriyorum Türkiye’de elli tane güreş varsa biz on tanesine gidiyoruz. Orda da komik rakamlar alıyoruz ama biz işimizi yapmak için mücadele ediyoruz.
Ustalarıma bakıyorum, ustalarım nasıl hareket ediyor neler yapıyor. Daha önce bu işe karşı bir zaafım olmadığından dolayı hiç ilgimi cezbetmemişti. Ama sonra işe başlayınca cazgırlığın da bu işin bir parçası, ciddi bir öğesi olduğunu anladım.
Şükrü Kayabaş olsun, rahmetli Pele Mehmet olsun, o dönemin cazgırları vardı. Yine Erkan Kocasakal vardı.
Onlara bakarak onların yaptığı hareketleri ve sözleri taklit ederek aslında cazgırlık bir yandan da taklit etmektir. Birilerini taklit etmen lazım ki daha sonra kendini bulasın. O anlamda ustalarımızın ayak izlerinden devam ettik.
2018 yılı gelince Türkiye’de en çok göreve giden cazgır oldum. O zaman rahmetli Pele ustamız, Şükrü amcam görev yapıyordu. Osman Erkan Kocasakal ve birçok kalifiye Türkiye’nin deyim yerindeyse kavgı üstü cazgırları görev yaparken ben onlardan daha çok göreve gidiyordum.
Ama bu şu anlama gelmesin ‘ben onlardan çok daha iyi cazgırdım, daha göreve gidiyordum’ şeklinde algılanmasın. Cazgırlık bir sanat.
Türkiye’de şu an ender insanların yaptığı şu an bitmekte olan bir meslek. Yeni nesilde merak var aslında ama günümüz şartlarında herkes zirvede olmak istiyor. Bir anda sabah olmuyor, her şey zaman alıyor.
Ben buradan da çıraklara tavsiyem işlerine sahip çıkmaları, işini severek yapmaları. Bu kültürün bin yıldır süregeldiğini, Allah nasip ederse de ebediyete kadar gitmesi gerektiğine inananlardanım. Bize güvenen başta Edirne Belediye Başkanımız Sayın Av. Filiz Gencan Akın’a daha sonra Türkiye Geleneksel Güreşler Federasyonu Başkanımız İbrahim Türkiş’e sizlerin nezdinde sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Önce Allah’ın sonra aziz seyircilerimizin izniyle buralara geldik inşallah onların sevgisine layık olarak kalıp bu mesleği en güzel şekilde icra etmeyi sürdüreceğiz.”
HABER:MERT SOYLU