Edirne Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada, ülke genelinde bin 478 sağlık emekçisinin yüzde 94,3’ü sözlü ya da fiziksel şiddete uğradığını ifade ederek, “Pandeminin başında alkışlarla desteklenen sağlıkçılara yönelik şiddet tablosu tekrar gözler önüne serildi.” açıklamasında bulundu.
Edirne Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Sağlıkta dönüşüm programının bir sonucu olarak sağlık alanında yaşanan olumsuzluklar, hekim hasta ilişkisini zedelemekte ve hekimler yaşanan olumsuzlukların sorumlusuymuş gibi hastalar ile karşı karşıya getirildi. “Şiddet; Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın son 20 yıldır yarattığı olumsuzlukların belki de en kötüsü. Hekimi ve hastayı karşı karşıya getiren politikalar, hastayı müşteri olarak gören anlayış, yetkililerin hekimleri ve sağlık çalışanlarını hedef gösteren özensiz, hürmetsiz söylemleri sağlıkta şiddetin günden güne artmasına yol açtı. Bu şiddet uzun zaman yetkililer tarafından görülmek istenmedi. Buna ek olarak siyasi iktidarın toplumsal olarak şiddeti teşvik eden yaklaşımları, bireysel silahlanmada artış ve benzeri uygulamalar şiddetin dizginlenemez olmasına yol açtı.
“Dünya Sağlık Teşkilatı’na göre bir hekimin bir hastaya ayrılması gereken ortalama süre 20 dakika. Yani hekim bir günde 24 hastasını kabul edebilir, onun laboratuvar, görüntü sonuçlarını inceleyebilir, muayenesini yapabilir, konuşup tedaviyi anlatabilir. Ama Türkiye’de devlet, üniversite ve özel hastanelerinde insanlar, dijital rakamlar gibi gözüküyor. Bir hekimin önüne 70, 80, 90 hastayı bırakıyorlar. Hekimlere çok fazla hasta yükleyince, bu kez hasta “Bana vakit ayrılmadı, doktor yüzüme bile bakmadan reçetemi yazdı, muayene bile etmedi” diyerek hiddetleniyor. Kışkırtılmış tüketici talepleri var. Hastaların cebinden ödediği para miktarının artmış olması ve ekonomik sıkıntılar da şiddete eğilimi arttırıyor. Çünkü hasta acısıyla geliyor hastaneye. Beklentisi karşılanmayınca da şiddete yönelebiliyor.
COVID-19 salgını ile mücadele ederken bile birçok sağlık kurumundan hekim ve sağlık çalışanlarına yönelen şiddet haberleri almaya devam ediyoruz. Bu nedenle sorunun yapısal olduğu, sadece ceza artırımı ile ortadan kalkmayacağı bilinmelidir. Başta Hükümet ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkililerden yasa teklifi ile birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programını durdurmalarını ve birlikte uygulandıklarında ancak sonuç verebilecek olan bütün önerilerimizi dikkate almalarını bekliyoruz.
Nisan 2020 de çıkarılan sağlıkta şiddeti önlemeyi amaçlayan yasa eksik ve yaptırım açısından bir caydırıcılık içermemektedir. Son günlerde kamuoyuna yansıyan, Osmaniye’de bir cumhuriyet savcısının “sıra almadan muayene olmak istemesi” ve bunu yapmayan doktoru “ters kelepçe ile önüme getirin” demesi cumhuriyet yasalarını savunmakla yükümlü bir görevlinin davranışı açısından manidardır.
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşadıkları tüm olumsuzluklar ve şiddet doğal olarak onların ailelerini de olumsuz olarak etkilemektedir. Özellikle pandemi nedeniyle aylardır evine gitmeyen, gidemeyen sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalması hiç kimse için kabul edilebilir, hoş görülebilir ya da göz ardı edilebilir eylemler değildir. Pandeminin başında alkışlarla desteklenen sağlıkçılara yönelik şiddet tablosu tekrar gözler önüne serildi. Yapılan araştırmaya göre bu yılın ilk 6 ayında bin 478 sağlık emekçisinin yüzde 94,3’ü sözlü ya da fiziksel şiddete uğradı.”
Edirne Tabip Odası’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Sağlıkta dönüşüm programının bir sonucu olarak sağlık alanında yaşanan olumsuzluklar, hekim hasta ilişkisini zedelemekte ve hekimler yaşanan olumsuzlukların sorumlusuymuş gibi hastalar ile karşı karşıya getirildi. “Şiddet; Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın son 20 yıldır yarattığı olumsuzlukların belki de en kötüsü. Hekimi ve hastayı karşı karşıya getiren politikalar, hastayı müşteri olarak gören anlayış, yetkililerin hekimleri ve sağlık çalışanlarını hedef gösteren özensiz, hürmetsiz söylemleri sağlıkta şiddetin günden güne artmasına yol açtı. Bu şiddet uzun zaman yetkililer tarafından görülmek istenmedi. Buna ek olarak siyasi iktidarın toplumsal olarak şiddeti teşvik eden yaklaşımları, bireysel silahlanmada artış ve benzeri uygulamalar şiddetin dizginlenemez olmasına yol açtı.
“Dünya Sağlık Teşkilatı’na göre bir hekimin bir hastaya ayrılması gereken ortalama süre 20 dakika. Yani hekim bir günde 24 hastasını kabul edebilir, onun laboratuvar, görüntü sonuçlarını inceleyebilir, muayenesini yapabilir, konuşup tedaviyi anlatabilir. Ama Türkiye’de devlet, üniversite ve özel hastanelerinde insanlar, dijital rakamlar gibi gözüküyor. Bir hekimin önüne 70, 80, 90 hastayı bırakıyorlar. Hekimlere çok fazla hasta yükleyince, bu kez hasta “Bana vakit ayrılmadı, doktor yüzüme bile bakmadan reçetemi yazdı, muayene bile etmedi” diyerek hiddetleniyor. Kışkırtılmış tüketici talepleri var. Hastaların cebinden ödediği para miktarının artmış olması ve ekonomik sıkıntılar da şiddete eğilimi arttırıyor. Çünkü hasta acısıyla geliyor hastaneye. Beklentisi karşılanmayınca da şiddete yönelebiliyor.
COVID-19 salgını ile mücadele ederken bile birçok sağlık kurumundan hekim ve sağlık çalışanlarına yönelen şiddet haberleri almaya devam ediyoruz. Bu nedenle sorunun yapısal olduğu, sadece ceza artırımı ile ortadan kalkmayacağı bilinmelidir. Başta Hükümet ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkililerden yasa teklifi ile birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programını durdurmalarını ve birlikte uygulandıklarında ancak sonuç verebilecek olan bütün önerilerimizi dikkate almalarını bekliyoruz.
Nisan 2020 de çıkarılan sağlıkta şiddeti önlemeyi amaçlayan yasa eksik ve yaptırım açısından bir caydırıcılık içermemektedir. Son günlerde kamuoyuna yansıyan, Osmaniye’de bir cumhuriyet savcısının “sıra almadan muayene olmak istemesi” ve bunu yapmayan doktoru “ters kelepçe ile önüme getirin” demesi cumhuriyet yasalarını savunmakla yükümlü bir görevlinin davranışı açısından manidardır.
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının yaşadıkları tüm olumsuzluklar ve şiddet doğal olarak onların ailelerini de olumsuz olarak etkilemektedir. Özellikle pandemi nedeniyle aylardır evine gitmeyen, gidemeyen sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalması hiç kimse için kabul edilebilir, hoş görülebilir ya da göz ardı edilebilir eylemler değildir. Pandeminin başında alkışlarla desteklenen sağlıkçılara yönelik şiddet tablosu tekrar gözler önüne serildi. Yapılan araştırmaya göre bu yılın ilk 6 ayında bin 478 sağlık emekçisinin yüzde 94,3’ü sözlü ya da fiziksel şiddete uğradı.”