Bir önceki yazı (12 Ocak):Sorun Yaratmaya Hazır Bir Sınır.(14) Ali İHSAN GÜRCİHAN 1984 yılı Ağustos ayında PKK terörü ile mücadeleye başladıktan yaklaşık üç ay sonra,Kasım ayında, teröristler Siirt güneyinde Karageçit köyüne baskın yaparak bir kısmı kadın ve çocuk olmak üzere 9 vatandaşımızı öldürmüştü. Sonradan anlaşıldığı kadarı ile bölge insanına gözdağı vermek ve bizlerle irtibatını kesmek için bu hain saldırı kendilerince Devlet yanında diye cezalandırmak istedikleri bir aileye karşı yapılmıştı. Hem de köyün diğer tarafında askeri bir tim bulunduğu sırada yapılarak,bölgede Güvenlik Güçleri olsa da bizden kurtulmanız mümkün değildir dercesine.İşin daha da kötü tarafı aynı köyden bazı kişilerin, kendi köylülerinin öldürülmesi için teröristlere yardımcı olduğu,askere yakalanmadan ve çatışmaya girmeden kaçabilmeleri için de teröristlere rehberlik yaptıkları anlaşılmıştır.Gece meydana gelen bu acı olay sonrası hiç gecikmeksizin operasyona başlanmış,uçaklarla havadan aydınlatma mühimmatı bile kullanarak vakit kaybetmemeye ve aramalara yardımcı olunmaya çalışılmıştır.Ne yazık ki,yürütülen operasyonlarda iki gün boyunca hiçbir ize rastlanamamıştır. Aramaların üçüncü günü ailesinden kayıp veren ve vicdanı sızlayan bir köylünün verdiği haber üzerine köydeki bir samanlıkta yaralı olarak saklanan teröristlerden birini ele geçirmiştik.Ne yazık ki köyden birilerinin teröristin yarasının tedavisi ve bizden kaçırılması için gayret gösterdiği teröristin ilk sorgulamalarından anlaşılmıştır.Teröristin canlı olarak ele geçirilmesi bizim terör örgütü hakkında bilgi edinmemiz açısından önemli bir aşama olduğu gibi terör örgütü açısından da ciddi bir kayıptı.Böylece bizim açımızdan artık karanlıkta el yordamı ile faaliyet dönemi bitmiş,düşmanımız daha bilinir bir hale gelmiş,o güne kadar eşkiya deme kolayına kaçtığımız ilk teröristi de ele geçirmiştik. Mustafa ÇİMEN adındaki bu teröristin verdiği bilgiler ve üzerinde ele geçirdiğimiz belgeler sayesinde,bölgede uzun süredir faaliyet gösteren teşkilatlanmış bir terör örgütü ile karşı karşıya olduğumuzu ve de Mustafa’nın bir eşkıya değil,hem ideolojik hem de askeri yöntemler konusunda yetiştirilmiş bir terörist olduğunu da anlamıştık.Yaralı Mustafa’yı yaşatıp bir şeyler öğrenmek için elimizden ne geliyorsa yapmıştık.Mustafa da verilen emekleri boşa çıkarmayıp hayata dönmeyi başarmış ve bize de,o zaman için gerçeği anlamamıza yarayacak çok önemli bilgiler vermişti. Mustafa denen terörist , Ciraf yaylası diye bildiğimiz Eruh’un güney batısından sorumlu terörist takımın içerisinde manga komutanı durumunda idi.O konuştukça ve arazide bazı yerleri gösterdikçe aradığımız düşmanın,oldukça iyi eğitillmiş ve teşkilatlanmış teröristler olduklarını, arazide sığınak ve depolarını bile hazırladıklarını ve bölge halkını kontrol altına almak için de uzun süredir bölgede faaliyet gösterdiklerini anlamaya başlamıştık. Teröristin sırt çantasında bir iki şahsi eşyasının yanı sıra bazı not defterleri ve de bir kitap ele geçirmiştik.Suriye’de Bekaa vadisindeki kampta iken tuttuğu not defterleri içinde askeri ve siyasi eğitim sırasında kendi el yazısı ile çok ufak harflerle yazılmış notlar vardı.Daha sonraları hemen hemen her ele geçirilen teröristin malzemeleri arasında kendi el yazıları ile hazırlanmış benzeri not defterlerine rastlayacaktık ki,bu durum kendilerine konularında uzman kişiler tarafından Bekaa vadisinde ciddi bir eğitim verildiğini ortaya koyuyordu.Teröristlere baskın,pusu,kaçma,kurtulma gibi taktik konuların yanısıra silah bakımı,el bombası kullanımı,patlayıcı yapımı,tuzaklama v.b.gibi birçok teknik konular ve kendilerine göre Kürt tarihi ve davası ile ilgili ideolojik bilgiler verimişti.Aslında yeni bir kuruluşun başlangıçta düşünmesi,planlaması ve uygulaması mümkün olmayan kapsamlı bir eğitimdi.Tecrübeli bir üst aklın devrede ve yönlendirici konumda olduğu açıkça belli oluyordu.Nitekim ilerleyen yıllarda zaman zaman bu üst aklın izlerine rastlayacak ve siyasi desteğine de şahit olacaktık. Terör örgütünün ilk yıllarında kampları,o zaman için özellikle birçok sol terörist grubun yerleştiği Suriye ve Lübnan sınırı yakınındaki Bekaa vadisinde idi.Terör örgütünün bugün Irak kuzeyinde Kandil diye bildiğimiz sözde üs bölgesi, Suriye ile temaslarımızın gelişmesi üzerine artık Suriye’de barınma imkanı kalmayınca Bekaa’dan taşınarak geliştirilmişti. Terörle mücadele ile geçen yıllar sonrası Terörist başının ele geçirilmesini takiben 2000 yılında Suriye ile ilişkilerimizi geliştirme ve işbirliği kapsamında birkaç defa Şam’a gitmiştik.Bu çalışmalardan birinde Lübnan tarafına giderken muhatabım olan Muhaberat’ın (Suriye İstihbaratı) tepe noktasındakilerden Bedr El Hasan benim sorularım ve kibarca örgütü nasıl barındırdıklarını hatırlatmam üzerine ana yoldan sapıp meşhur Bekaa vadisi içerisine girmişti. Aniden gelişen bu davranış ile bir şekilde artık buralarda terör örgütlerinin kalmadığını,bölgenin tam anlamı ile kontrol altına alındığını göstermeye çalışmıştı. Gerçekten bölge de çok sayıda askeri araç ve asker vardı ama bunun asıl amacının o dönem Lübnan’da yaşanan ve Suriye’nin de suçlandığı sorunlardan kaynaklı olduğunu biliyorduk.Hatırladığım kadarı ile o dönem Şam’daki Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol ve beraberindeki Askeri Ataşe’de bu konuda bize detaylı bilgiler vermişti. Teröristin sırt çantasında çıkan en önemli döküman ise pembe kapaklı orta boy bir kitaptı.Adı ‘Partie Karkerie Kürdistan’ yani ‘Kürdistan İşçi Partisi’ idi. El yazıları ile yazılmış not defterleri taktik istihbarat açısından bizlerin daha işine yaradığı için, bu kitap başlangıçta pek dikkatimizi çekmemişti.Vakit bulup da bu kitaba göz atmaya başladığımızda stratejik ve politik anlamda ilk defa çok ciddi şeyler yazılı olduğunu gördük.Bizler için bir ilk olabilirdi ama 1978 yılından itibaren çalışmalarına başladığı Devlet’in üst düzey güvenlik ve istihbarat makamlarınca bilinen illegal bir örgüte ait temel bir dökümanının bizden önce değişik yöntemlerle ele geçirilmiş olması ve içeriğinin bilinmesi gerekirdi. Bu dökümanın,bir operasyon sonrası tesadüfen ele geçirilmesi ve ilk defa görülüyor olması dağda,bayırda taktik seviyede koşuşturan bizler için önemli idi.Ama bu döküman Türkiye’yi yönetenlerin bu tehlike karşısında belirleyeceği siyaset ve stratejik alanda yürütülecek uzun vadeli mücadelenin belirlenmesi açısından çok daha önemli ve hayati durumda idi. Ne yazık ki bu Ülke’nin üst düzey istihbarat birimleri de,yöneticileri de bu dökümanı ilk defa görüyor,içeriğini ilk defa öğreniyor ya da “görüyor muş,öğreniyor muş “ gibi yapıyordu. Bence o kitapta yazılı olanlar ; bizlerin 1984’den beri olayların peşine takılarak yaşadığımız sıkıntı ve acıları,30 yıl sonra bugün geldiğimiz üzücü durumu,ta o zaman yani 1980’li yıllara girerken açıkça hedef olarak belirliyor ve sözde Kürdistan kuruluncaya kadar neyi nasıl yapacaklarını da safha safha açıklıyordu. Bir sonraki yazı : 30 Yıllık Stratejik Plan
SAĞLIK
18 Ocak 2016 - 00:00
KARAGEÇİT KATLİAMI ve İLK TERÖRİST (15)
Bir önceki yazı (12 Ocak):Sorun Yaratmaya Hazır Bir Sınır.(14) Ali İHSAN GÜRCİHAN 1984 yılı Ağustos ayında PKK terörü ile mücadeleye başladıktan yaklaşık üç ay sonra,Kasım ayında, teröristler ...
SAĞLIK
18 Ocak 2016 - 00:00