Türkiye Kent Konseyleri Platformu 27. Genel Kurulu, Edirne Kent Konseyi ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Saygı Duruşu, İstiklal Marşının okunmasının ardından açılış konuşmaları ve dönem sözcülüğü devir teslimi töreni yapılarak Türkiye Kent Konseyleri 27. Dönem sözcülüğü görevi Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük’e devredildi. TKKP 27. Genel Kurulunda açılış konuşmasını yapan Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük; “Bugün ülkemiz kentleşmeye doğru zorlanmaktadır. Ülkemize baktığımızda; 1927 yılında nüfusumuzun % 26’sı kentlerde yaşıyor iken bu oran 1965 yılında % 35’e ve 1980 sonrası uygulanan politikalar sonucunda 2010 yılında % 76’ya çıkmıştır. Günümüzde köy ve belde nüfusunun % 8’e kadar gerilediği söylenmektedir. Bu hesaplama elbette büyükşehir yasası nedeniyle köylerin kent sayılması ile bağlantılıdır. Ki bu durum kâğıt üzerinde olup doğanın ana sayasına da demokratik yaşama aykırıdır.
Kentleşmenin dengesiz ve adaletsiz bir biçimde gelişmesi kentleri rant merkezi yapmaktadır. Bu da biz kentlilerin geçmiş kent örgütlenmeleri deneyimlerine yenilikler katmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Kent Konseyleri; merkezi ve yerel iktidarlardan bağımsız, inanç, etnik yapı, sermaye, cemaat gibi vesayetlerden uzak, evrensel hakların ve doğa yasalarının kılavuzluğunda gönüllü ve sorumlu kentlilerin örgütü olmak zorundadır.
Bu gün bize sunulan mevzuatta eksik de olsa bunların bir kısmı vardır. Öncelikle bunları hayata geçirip daha fazlasını talep etmek ve kent hayatında uygulamak asli görevimizdir. Uygulanan ekonomik politikalar sonucu oluşan eşitsizlikler nedeniyle dünyada yoğun bir göç hareketi oluşmaktadır. Bu kentlerimizi de ilgilendirmektedir. Ülkemiz kıtaların ve kültürlerin geçiş bölgesidir. Kentimiz de sınır kentidir ve bu tür sorunlarla sık sık karşılaşmaktayız. Bu nedenle yetersiz de olsa Göçmen Sorunları ve Mülteci Çalışma Grubumuz vardır.
Her an hepimizin aralarına girmeye hazır olmamız gereken engelli yurttaşlarımız; haklarını savunur, taleplerini dile getirirken toplumsal duyarlılığı da arttırmışlardır. Her kent artık Engelsiz Kent olma yolunda mücadele etmelidir. Ki Edirne Engelliler Çalışma Grubu bu mücadeleyi yapmış Engelsiz Kent olma yolunda anlaşmaya imza atmıştır.
Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir denir. Yerel yönetimlerin en güzel yanı kentlilerin de yönetime katabilme olanağı olmasıdır. Bu da idarecilerin demokrasi anlayışı ve kentlilerin de yönetime katılma talebinin gücü ile bağlantılıdır. Kentliler örgütlenme gücünü kentin ortak yaşam alanlarından alır. Bu nedenle de sokağımızdan caddemize, semtimizden mahallemize ortak yaşam alanları hepimizin savunacağı alanlardır. Ortak kültürümüzün geliştiği bu yeşil alanlar, meydanlar, kıyılar ve diğer zenginliklerimizi koruma bilincini kentte geliştirmek konseylerin görevlerindendir. Yeşil alanlar, kültür, mahalle meclisleri, semt veya sokak örgütlenmeleri bu nedenle önem arz eder.
Kentleri savunurken elbette kentleri etkileyen, kentleri tehdit eden kırsal alanların ekolojisini savunmak da bizlerin görevidir. Çevre meclislerimizin mücadelesi hep oldu ve her deneyimden dersler çıkararak önce bölgede, sonra ülkede birliktelikleri çığ gibi büyütmeliyiz.
Her gün daha tehlikeli hal almaya başlayan ve afet deyip geçiştirilen durumların en önemli nedeni insanları tüketime sürükleyen kazanç hırsı ve insanların tüketici olarak yönlendirilmesidir. Bu nedenle oluşan son durum İklim Krizi olarak adlandırılmaktadır. Bizim de bu günkü ana gündemimizdir.
İşin özü şudur; biz kentlerimizi çevresiyle birlikte yaşam alanı olarak görüp sahiplenecek miyiz yoksa seçtiklerimize güvenip seçimden seçime oy kullanarak görevini yapmış yurttaş rahatlığına mı ereceğiz? Yanıt elbette kentleri çevresiyle birlikte sahiplenmek olmalıdır. Seçimden seçime oy kullanmak dayatılan demokrasidir. Oysa gerçek demokrasi; katılımı zorunlu kılar. 365 gün 24 saat yaşayan kentte, kentliler de 365 gün 24 saat yaşamı savunmalı ve dayatılana karşı arzuladığımız yaşam için mücadele etmeliyiz” dedi.
Saygı Duruşu, İstiklal Marşının okunmasının ardından açılış konuşmaları ve dönem sözcülüğü devir teslimi töreni yapılarak Türkiye Kent Konseyleri 27. Dönem sözcülüğü görevi Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük’e devredildi. TKKP 27. Genel Kurulunda açılış konuşmasını yapan Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük; “Bugün ülkemiz kentleşmeye doğru zorlanmaktadır. Ülkemize baktığımızda; 1927 yılında nüfusumuzun % 26’sı kentlerde yaşıyor iken bu oran 1965 yılında % 35’e ve 1980 sonrası uygulanan politikalar sonucunda 2010 yılında % 76’ya çıkmıştır. Günümüzde köy ve belde nüfusunun % 8’e kadar gerilediği söylenmektedir. Bu hesaplama elbette büyükşehir yasası nedeniyle köylerin kent sayılması ile bağlantılıdır. Ki bu durum kâğıt üzerinde olup doğanın ana sayasına da demokratik yaşama aykırıdır.
Kentleşmenin dengesiz ve adaletsiz bir biçimde gelişmesi kentleri rant merkezi yapmaktadır. Bu da biz kentlilerin geçmiş kent örgütlenmeleri deneyimlerine yenilikler katmamızı zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Kent Konseyleri; merkezi ve yerel iktidarlardan bağımsız, inanç, etnik yapı, sermaye, cemaat gibi vesayetlerden uzak, evrensel hakların ve doğa yasalarının kılavuzluğunda gönüllü ve sorumlu kentlilerin örgütü olmak zorundadır.
Bu gün bize sunulan mevzuatta eksik de olsa bunların bir kısmı vardır. Öncelikle bunları hayata geçirip daha fazlasını talep etmek ve kent hayatında uygulamak asli görevimizdir. Uygulanan ekonomik politikalar sonucu oluşan eşitsizlikler nedeniyle dünyada yoğun bir göç hareketi oluşmaktadır. Bu kentlerimizi de ilgilendirmektedir. Ülkemiz kıtaların ve kültürlerin geçiş bölgesidir. Kentimiz de sınır kentidir ve bu tür sorunlarla sık sık karşılaşmaktayız. Bu nedenle yetersiz de olsa Göçmen Sorunları ve Mülteci Çalışma Grubumuz vardır.
Her an hepimizin aralarına girmeye hazır olmamız gereken engelli yurttaşlarımız; haklarını savunur, taleplerini dile getirirken toplumsal duyarlılığı da arttırmışlardır. Her kent artık Engelsiz Kent olma yolunda mücadele etmelidir. Ki Edirne Engelliler Çalışma Grubu bu mücadeleyi yapmış Engelsiz Kent olma yolunda anlaşmaya imza atmıştır.
Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir denir. Yerel yönetimlerin en güzel yanı kentlilerin de yönetime katabilme olanağı olmasıdır. Bu da idarecilerin demokrasi anlayışı ve kentlilerin de yönetime katılma talebinin gücü ile bağlantılıdır. Kentliler örgütlenme gücünü kentin ortak yaşam alanlarından alır. Bu nedenle de sokağımızdan caddemize, semtimizden mahallemize ortak yaşam alanları hepimizin savunacağı alanlardır. Ortak kültürümüzün geliştiği bu yeşil alanlar, meydanlar, kıyılar ve diğer zenginliklerimizi koruma bilincini kentte geliştirmek konseylerin görevlerindendir. Yeşil alanlar, kültür, mahalle meclisleri, semt veya sokak örgütlenmeleri bu nedenle önem arz eder.
Kentleri savunurken elbette kentleri etkileyen, kentleri tehdit eden kırsal alanların ekolojisini savunmak da bizlerin görevidir. Çevre meclislerimizin mücadelesi hep oldu ve her deneyimden dersler çıkararak önce bölgede, sonra ülkede birliktelikleri çığ gibi büyütmeliyiz.
Her gün daha tehlikeli hal almaya başlayan ve afet deyip geçiştirilen durumların en önemli nedeni insanları tüketime sürükleyen kazanç hırsı ve insanların tüketici olarak yönlendirilmesidir. Bu nedenle oluşan son durum İklim Krizi olarak adlandırılmaktadır. Bizim de bu günkü ana gündemimizdir.
İşin özü şudur; biz kentlerimizi çevresiyle birlikte yaşam alanı olarak görüp sahiplenecek miyiz yoksa seçtiklerimize güvenip seçimden seçime oy kullanarak görevini yapmış yurttaş rahatlığına mı ereceğiz? Yanıt elbette kentleri çevresiyle birlikte sahiplenmek olmalıdır. Seçimden seçime oy kullanmak dayatılan demokrasidir. Oysa gerçek demokrasi; katılımı zorunlu kılar. 365 gün 24 saat yaşayan kentte, kentliler de 365 gün 24 saat yaşamı savunmalı ve dayatılana karşı arzuladığımız yaşam için mücadele etmeliyiz” dedi.