Davullar çalındı…
Kuzular çevrildi…
Zurnalar kulaklara üflendi…
20 davul 20 zurna dualı çayırda güreş tutanlara eşlik etti…
Yenenler sevindi yenilenler üzüldü…
Fakat Sarayiçi Er Meydanında olup ta…
Ne sevinenlerin sevincine ortak ….
Ne de üzülenlerin üzüntüsü umurunda olmayanlar vardı.
Onların tek derdi,
Partisinin yönetim kademesinde yer alanlarla göz göze gelerek ‘bende buradayım olurda bir görev vermeyi düşünürseniz. Aklınızda olsun’ dercesine gözü güreş dışında her şeyde olanlar vardı.
Eee normaldir 3. Koltuk akşama sabaha dolacak.
Anlatırken çok dışarı çıkmadan dönelim sahanın içine…
Geldi çattı final günü…
Değişimin tavan yaptığı 663. Tarihi Kırkpınar yağlı güreşlerinde, değişmeyen Başpehlivan oldu.
663 yıllık Tarihi Kırkpınar iyisiyle kötüsüyle geçti gitti.
‘İyi’ diyenler olacak…
Beğenmeyenlerin olması kaçınılmaz çünkü, ne yapsanız yüzde yüz memnuniyet hayatın hiçbir alanında yok.
E..tabi birde padişahın patlıcan hikâyesinin kahramanları devrede olacak
Buraya kadar her şey tamam
Hani Güreşin kabesiydik
Güreşin şampiyonlar ligiydik
Hani başarı nerede…
EDİRNE ismi nerde…
Soran yok sorgulayan yok…
Nerde kurumlar nerde kuruluşlar…
Derece listesine 16 ANTALYA’lı güreşçi ismini yazdırırken…
Edirne ismi nerede diye merak eden olursa benden söylemesi EN İYİ PEŞREV bizim…
Eee tabi herkes en iyi bildiği işi yapacak…
Belki bilmeyen vardır diye hikâyeyi hatırlatayım istedim
“Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş. Bir gün yemekte:
“Şu patlıcan ne güzel sebzedir” demiş.
Dalkavuğu hemen; “Haklısınız Sultan’ım.
Bu patlıcan öyle lezizdir ki, kırk çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur, yemeğe doyamazsınız.” diye methiyeler düzmüş.
Derken, birkaç gün sonra yemekte yine patlıcan varmış.
Padişah da o gün tersinden kalkmış “Ne bu yahu, yine patlıcan, yine patlıcan. Bari bir şeye de benzese!” diye kükremiş.
Dalkavuk da hemen atılmış; “Yaa evet Sultan’ım. Zaten kara kuru bir şey, tadı yok, kekremsi, yemeği yemek değil, tatlısı tatlı, turşusu turşu.”
Padişah, dalkavuğun sözlerini hayretle dinlemiş.
Ve... “Bre köftehor!” demiş, “Sen değil miydin geçen gün patlıcanı yere göğe sığdıramayan.
Şimdi niçin yerin dibine sokuyorsun nimeti?” Dalkavuk, hiç istifini bozmadan cevaplamış soruyu: 'Hakk-ı âliniz var padişahım.
Lakin ben zât-ı âlinizin dalkavuğuyum, patlıcanın değil!”