Öğretmenlik meslek kanununa ilişkin Edirne Eğitim-İş Şubesi Başkanı Murat Akçay yapmış olduğu basın açıklamasında, “meclise sunulan 12 maddelik sözde Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı bakıldığında amacın öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak değil, öğretmenleri oyalamak ve bölmek olduğu anlaşılmaktadır” dedi.
12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı, Meclis Genel Kurulu’na sunulmasının ardından yazılı basın açıklaması yapan Edirne Eğitim-İş Şubesi Başkanı Murat Akçay, “Yine taslak, hiçbir biçimiyle “hizmetiçi eğitimden” bahsetmemektedir. Bakanlıkta hizmetiçi eğitimler son derece gelişigüzel, öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamayan ve zaman planlaması yapılmayan bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Sistemli ve ihtiyacı karşılayan ve ayrıca öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenli olarak artıran bir hizmetiçi eğitime mecburuz. Ancak bu eğitimlere katılan öğretmenlere, harcadıkları zamanın karşılığının ücret olarak ödenmesi gerekmektedir. Böylelikle hizmetiçi eğitimler öğretmenlerin dinlenme zamanlarını ortadan kaldırmadan gerçekleştirilecektir. Bu koşullar altında Bakanlık hem vereceği hizmetiçi eğitimi daha nitelikli yapmak zorunda olduğunun farkına varacak ve hem de öğretmenler alacağı hizmetiçi eğitim için daha istekli olabilecektir.
Yine hizmetiçi eğitimler, meslekte ilerlemek için belirleyici olmalıdır. Hizmetiçi eğitim alan öğretmenlere hem ücret ödenmesi ve hem de meslekte ilerleme şansı tanınması katılımı olumlu etkileyecek unsurlardır. Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, aylık karşılığı zorunlu ders görevi açısından yaşanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmamaktadır. Tüm öğretmenler için istisnasız, aylık karşılığı girilecek ders 15 saatte sabitlenmelidir ve bu durum kanunda güvence altına alınmalıdır.
Kanun, aylık karşılığı olmayan ders ücretlerinin belirli oranlarla ve sarfedilen emeğin karşılığı olacak şekilde ödenmesini de belirlemelidir. Öğretmenlerin birim/saat ders ücretlerinin tutarı, en az birinci dereceden aylık alan öğretmenin net aylığının zorunlu ders saatlerine bölünmesiyle elde edilen miktardır. Bu miktar artırılmalıdır.
Hafta sonları, saat 17.00’den sonra, destek eğitimlerinde veya kurslara verilen ders ücretleri yine tatminkar ölçüde artırılmalı ve kanun bunu istismar edilmeyecek oranlara bağlamalıdır. Bir öğretmenlik meslek kanunu hamilelik ve doğum sonrası kadın öğretmenlerin sosyal haklarını düzenlemeden çıkartılmamalıdır. Hamileliğin 6. ayından sonra ücretli izin süreci başlamalı ve gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi doğumdan sonraki iki yıl boyunca da ücretli izin alınabilmelidir.
Kanun taslağında, zor ve güç koşullarda öğretmenlik yapanların haklarına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır. Örneğin birleştirilmiş sınıflarda öğretmenlik yapanların, engelli öğrencilerin eğitiminden sorumlu olanların ders ücretlerinin oransal olarak artırılması kanunla düzenlenmelidir.
Bunun yanında yine kanunla düzenlenebilecek diğer bir konu da kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapanlarla ilgili olmalıdır. Örneğin okul öncesi öğretmenlerin sınıf mevcudu 20’yi geçenlerin, mevcudu 25’i geçen sınıf öğretmenlerinin, sınıfından birden fazla kaynaştırma öğrencisi olan sınıf ve branş öğretmenlerinin ders ücretleri belirli yüzdelik oranlarla artırılmalıdır.
Yine kanunun, mesleğe yeni başlayan öğretmenlere ilk aylıklarıyla birlikte brüt aylıklarının en az üç katı tutarında “donatım” ödeneğinin verilmesi gerekmektedir. Böylelikle kendisine yaşamında yeni bir yol çizen öğretmenin ekonomik koşullara uyumu kolaylaştırılmış olacaktır: Taşınma, ev kurma, eğitim-öğretim için gerekli araç-gereci edinmede bu donatım ücreti son derece yaşamsal bir rol oynayacaktır.
EĞİTİM-ÖĞRETİM ÖDENEĞİNİN DE HER EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAŞINDA EN AZ BİR MAAŞ DÜZEYİNDE ÖDENMESİ KANUNDA YER ALMASI GEREKEN BİR BAŞKA İHTİYAÇTIR.
Eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenler, kendi çocukları için uygun eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bunun için öncelikle öğretmenlerin, kendi çocuklarının eğitim hizmetlerini daha nitelikli alabilmesi için özellikle okul öncesi eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması kanunda açıkça yer alabilmelidir.
Öğretmenlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle konut ihtiyacının karşılanması olanaksız bölgelerde lojmanlar yapılması ve tahsis edilmesi gerekmektedir.
Kanun taslağı yine “yıpranma” gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Özellikle köylerde ve olağanüstü hal bölgelerinde riskli koşullarda görev yapan öğretmenler için yıpranma bedeli adı altında ödemeler gerçekleştirilmelidir. Bu durum hem emeklilik yaşlarına ve hem de emeklilik maaşlarına yansıtılmalıdır.
Öğretmenlerin ulaşım giderleri ve olanakları da kanun taslağında hiç yer edinmeyen ihtiyaçlardan bir diğeridir. Öğretmenler için, özellikle ulaşımı güç olan bölgelere servis olanağı sağlanması gerekmektedir.
EKONOMİK SIKINTILAR İÇİNDE TÜKENEN ÖĞRETMENLERİN SİYASİ İKTİDARDAN BU YALANLARIN HESABINI SORACAĞI GÜNLERİN YAKIN
Taslakta nöbet ücretlerinin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir ifade yer almamaktadır. Nöbet ücreti en başından itibaren savunduğumuz gibi haftada 6 ders saati ve “haftada iki gün nöbet tutan” öğretmenlere de nöbet ücreti 12 ders saati üzerinden ödenmelidir.
3600 ek göstergenin 2023 yılına bırakılmış olması verilen sözlerin yalandan ve eğitim emekçilerini oyalamaktan ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde tükenen öğretmenlerin siyasi iktidardan bu yalanların hesabını soracağı günlerin yakın olduğu unutulmamalıdır.
Taslakta açık olmayan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanıp bağlanmadığı konusudur. Ek gösterge rakamlarının uzman ve başöğretmen kariyer basamaklarına bağlanmış olması 3600 ek göstergenin her eğitim emekçisine verilmeyeceği izlenimini yaratmaktadır.
Kısaca taslak bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da bir hayal kırıklığı ifade etmektedir. Eğitim-İş olarak buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Eğitim emekçilerini oyalamaktan vazgeçin. Öğretmenler zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
12 maddelik Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı, Meclis Genel Kurulu’na sunulmasının ardından yazılı basın açıklaması yapan Edirne Eğitim-İş Şubesi Başkanı Murat Akçay, “Yine taslak, hiçbir biçimiyle “hizmetiçi eğitimden” bahsetmemektedir. Bakanlıkta hizmetiçi eğitimler son derece gelişigüzel, öğretmenlerin ihtiyaçlarını karşılamayan ve zaman planlaması yapılmayan bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Sistemli ve ihtiyacı karşılayan ve ayrıca öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenli olarak artıran bir hizmetiçi eğitime mecburuz. Ancak bu eğitimlere katılan öğretmenlere, harcadıkları zamanın karşılığının ücret olarak ödenmesi gerekmektedir. Böylelikle hizmetiçi eğitimler öğretmenlerin dinlenme zamanlarını ortadan kaldırmadan gerçekleştirilecektir. Bu koşullar altında Bakanlık hem vereceği hizmetiçi eğitimi daha nitelikli yapmak zorunda olduğunun farkına varacak ve hem de öğretmenler alacağı hizmetiçi eğitim için daha istekli olabilecektir.
Yine hizmetiçi eğitimler, meslekte ilerlemek için belirleyici olmalıdır. Hizmetiçi eğitim alan öğretmenlere hem ücret ödenmesi ve hem de meslekte ilerleme şansı tanınması katılımı olumlu etkileyecek unsurlardır. Öğretmenlik Meslek Kanunu taslağı, aylık karşılığı zorunlu ders görevi açısından yaşanan eşitsizlikleri ortadan kaldırmamaktadır. Tüm öğretmenler için istisnasız, aylık karşılığı girilecek ders 15 saatte sabitlenmelidir ve bu durum kanunda güvence altına alınmalıdır.
Kanun, aylık karşılığı olmayan ders ücretlerinin belirli oranlarla ve sarfedilen emeğin karşılığı olacak şekilde ödenmesini de belirlemelidir. Öğretmenlerin birim/saat ders ücretlerinin tutarı, en az birinci dereceden aylık alan öğretmenin net aylığının zorunlu ders saatlerine bölünmesiyle elde edilen miktardır. Bu miktar artırılmalıdır.
Hafta sonları, saat 17.00’den sonra, destek eğitimlerinde veya kurslara verilen ders ücretleri yine tatminkar ölçüde artırılmalı ve kanun bunu istismar edilmeyecek oranlara bağlamalıdır. Bir öğretmenlik meslek kanunu hamilelik ve doğum sonrası kadın öğretmenlerin sosyal haklarını düzenlemeden çıkartılmamalıdır. Hamileliğin 6. ayından sonra ücretli izin süreci başlamalı ve gelişmiş ülkelerde örneklerini gördüğümüz gibi doğumdan sonraki iki yıl boyunca da ücretli izin alınabilmelidir.
Kanun taslağında, zor ve güç koşullarda öğretmenlik yapanların haklarına yönelik bir düzenleme de bulunmamaktadır. Örneğin birleştirilmiş sınıflarda öğretmenlik yapanların, engelli öğrencilerin eğitiminden sorumlu olanların ders ücretlerinin oransal olarak artırılması kanunla düzenlenmelidir.
Bunun yanında yine kanunla düzenlenebilecek diğer bir konu da kalabalık sınıflarda öğretmenlik yapanlarla ilgili olmalıdır. Örneğin okul öncesi öğretmenlerin sınıf mevcudu 20’yi geçenlerin, mevcudu 25’i geçen sınıf öğretmenlerinin, sınıfından birden fazla kaynaştırma öğrencisi olan sınıf ve branş öğretmenlerinin ders ücretleri belirli yüzdelik oranlarla artırılmalıdır.
Yine kanunun, mesleğe yeni başlayan öğretmenlere ilk aylıklarıyla birlikte brüt aylıklarının en az üç katı tutarında “donatım” ödeneğinin verilmesi gerekmektedir. Böylelikle kendisine yaşamında yeni bir yol çizen öğretmenin ekonomik koşullara uyumu kolaylaştırılmış olacaktır: Taşınma, ev kurma, eğitim-öğretim için gerekli araç-gereci edinmede bu donatım ücreti son derece yaşamsal bir rol oynayacaktır.
EĞİTİM-ÖĞRETİM ÖDENEĞİNİN DE HER EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAŞINDA EN AZ BİR MAAŞ DÜZEYİNDE ÖDENMESİ KANUNDA YER ALMASI GEREKEN BİR BAŞKA İHTİYAÇTIR.
Eğitim sisteminin ana unsuru olan öğretmenler, kendi çocukları için uygun eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır. Bunun için öncelikle öğretmenlerin, kendi çocuklarının eğitim hizmetlerini daha nitelikli alabilmesi için özellikle okul öncesi eğitim olanaklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması kanunda açıkça yer alabilmelidir.
Öğretmenlerin konut ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikle konut ihtiyacının karşılanması olanaksız bölgelerde lojmanlar yapılması ve tahsis edilmesi gerekmektedir.
Kanun taslağı yine “yıpranma” gerçeğini görmezlikten gelmiş ve bununla ilgili her hangi bir ifadeyi içermemiştir. Özellikle köylerde ve olağanüstü hal bölgelerinde riskli koşullarda görev yapan öğretmenler için yıpranma bedeli adı altında ödemeler gerçekleştirilmelidir. Bu durum hem emeklilik yaşlarına ve hem de emeklilik maaşlarına yansıtılmalıdır.
Öğretmenlerin ulaşım giderleri ve olanakları da kanun taslağında hiç yer edinmeyen ihtiyaçlardan bir diğeridir. Öğretmenler için, özellikle ulaşımı güç olan bölgelere servis olanağı sağlanması gerekmektedir.
EKONOMİK SIKINTILAR İÇİNDE TÜKENEN ÖĞRETMENLERİN SİYASİ İKTİDARDAN BU YALANLARIN HESABINI SORACAĞI GÜNLERİN YAKIN
Taslakta nöbet ücretlerinin düzenlenmesiyle ilgili hiçbir ifade yer almamaktadır. Nöbet ücreti en başından itibaren savunduğumuz gibi haftada 6 ders saati ve “haftada iki gün nöbet tutan” öğretmenlere de nöbet ücreti 12 ders saati üzerinden ödenmelidir.
3600 ek göstergenin 2023 yılına bırakılmış olması verilen sözlerin yalandan ve eğitim emekçilerini oyalamaktan ibaret olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Ekonomik sıkıntılar içinde tükenen öğretmenlerin siyasi iktidardan bu yalanların hesabını soracağı günlerin yakın olduğu unutulmamalıdır.
Taslakta açık olmayan diğer bir konu ise 3600 ek göstergenin başöğretmenlik kariyer basamağına bağlanıp bağlanmadığı konusudur. Ek gösterge rakamlarının uzman ve başöğretmen kariyer basamaklarına bağlanmış olması 3600 ek göstergenin her eğitim emekçisine verilmeyeceği izlenimini yaratmaktadır.
Kısaca taslak bu haliyle çok yetersiz olmasından da öte beklenti içine sokulan öğretmenler açısından da bir hayal kırıklığı ifade etmektedir. Eğitim-İş olarak buradan siyasi iktidara sesleniyoruz: Eğitim emekçilerini oyalamaktan vazgeçin. Öğretmenler zaten uzmandır. Öğretmenlik mesleğine ve haklarımıza zarar verecek, taleplerimizi görmezden gelecek düzenlemelerin karşısında olacağımızı, yasal, anayasal ve uluslararası sözleşmelerden gelen örgütlülüğümüzün verdiği tüm hakları kullanarak mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.