Tam 85 yıl öncesinden bir sonbahar sabahı, 10 KASIM.
Kasımpatı çiçekleri açarken, ağaçlar ise yapraklarını dökerken,
ATAMIZ gözlerini kapamış ve bedenen aramızdan ayrılmıştı.
Onu, özlemle anarken, eseri ve bizlere mirası Cumhuriyet’in
önemini de yüzüncü yılında çok daha iyi anlıyor, minnet duygularımızı
bir daha tekrarlıyoruz.
Kendisinin de deyişine göre, her insan gibi, “ Fani Atatürk” de ölmüştür.
Ancak, O Büyük İnsanın düşünceleri ve devrimleri, Cumhuriyet’in ikinci
yüzyılına girdiğimiz bu günlerde de sıkça ifade ettiğimiz gibi sonsuza dek
Ulus’un bağrında yaşatılacak, kurduğu Cumhuriyet’e ve onun kuruluş
felsefesine de sadakat gösterilecektir. ,
Cumhuriyet’le hesaplaşmak isteyen bazıları için biraz zor olsa da,
Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini ve değerlerini, yaşamımızın ana ekseni
kabul eden anlayış ve yaklaşıma, halkımızın büyük çoğunluğu
tarafından günümüze kadar sahip çıkılmış ve her geçen gün artan bir
coşku ile sahip çıkılmaya devam edilecek, onu yıpratmaya
çalışanlara da fırsat verilmeyecektir.
Atatürk’ü sevmenin, ona saygı duymanın ve törensel anmanın
ötesinde daha da önemli olarak; bir an durup düşünmeli, onun bize
emanet ettiği değerlerle ilgili üzerimize düşen sorumlulukları ne
ölçüde yerine getirdiğimizi samimiyet ve sadakatle bir daha ve bir
daha sorgulamalıyız.
İşte o zaman, yapmamız gerekenleri daha doğru tespit edeceğimiz
gibi, Atatürk ve Cumhuriyetle hesaplaşmak isteyenlere de fırsat verilmemiş
olacak, Cumhuriyet ve demokrasimiz, 21’inci yüzyılda olması gereken gerçek
seviyesine ulaşacaktır.