Global endekste yaşanan pandemi sonrası arz talep eksikliği ve artan fiyatlar sonrası yaşadığımız ekonomik sıkıntılardan en az zararla çıkmak için olanca gücümüzle çalışıyoruz. Hergün yeni bir zam haberi ile adeta insanlar market market hangi ürünün nerede daha uygun olduğunun arayışı içerisine girmiş durumda . Kıyık semtinde yaşayan bir arkadaşımın annesinin anlattıkları beni adeta şoke etti. Market etiketlerindeki pahalılık vurgun denilecek kadar arttı, fırsatçılar da bu işi kedinin fareyle oynamasına çevirdiler.Kıyık caddesinde bulunan 6 market arasındaki fiyat farklarını, eline aldığı kağıt kalem ile kontrol ederek alış veriş yaptığını söyledi.
Serbest piyasa mantığı diyerek adeta iğneden ipliğe kadar her şeye zam yapılmış, hayat çekilmez hale gelmiştir. Aslında serbest piyasa mantığı ile yürür, bunu da kurum ve kuruluşlara bırakırsak, vatandaş zam ve zulüm altında kıvranır, mağdur olur.Etiketler kontrol ediliyordur ona sorumuz yok demekle yetinelim..
Ne yazık ki, üreten değil tüketen bir toplum haline geldik. Tüketim toplumu demek, tembellik demektir. Şunu gerçekten soruyorum köylerimiz de yaşayan kaç kişi evinde ekmek yapıyor ya da bahçesinde tavuk bakıyor .Süt inekleri olduğu haldeki kaç kişi peyniri kendi yapıyor. Peyniri bırakalım yoğurt kaç kişi evinde yapıyor. Ya da şehir merkezinde kaç kişi balkonunda küçük saksıda da olsa bir şeyler üretiyor.Hazır gelsin, kim uğraşacak ki?
Sadece tüketen, hazır olanı alan toplum olmak ekonomide kalkınmayı tek taraflı sağlayamaz. Üreten ve tüketen toplum eşit şartlarda dengeyi korumak zorunda. Üretimi desteklerken, tüketim konusunda da yerli ürünlere rağbet etmeli, kendi markalarımızı almaya çalışmalıyız.
Fırsatçılığa gelince: Gerçekten de çok fırsatçı, menfaatçi bir toplum haline geldik. Dövizi bahane edip aynı anda zamlara yüklendik ve fiyatları şişirdik. Her şeyimiz dövizle alınıp satılmadığı halde her şeyi doların iniş ve çıkışlarına göre endeksledik.
Bütün bu günler artık yavaş yavaş yerini sükunete bırakmaya başladı. Asgari ücret yükselecek ve her şey düzelecek diye bir yargının peşine düşmüş durumdayız. Asgari ücret 8 bin 300 olsun. Zamlar ile bu rakamda eriyip bitmeyecek mi? Ancak bu millet menfaatçileri ve fırsatçıları hiçbir zaman unutmayacaktır. Vatandaşın zor zamanlarını fırsata döndürmeye çalışan bu uyanıklara gerekli dersi vermeli ve onlarla alışverişi kesmeliyiz.
Yazımı yine bir atasözü ile sonlandırmak isterim.
“Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz. ”