Akupunktur tedavisi, çok uzun yıllardan beri uygulanan geleneksel bir tedavi yöntemi olmakla beraber, son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle Akupunktur noktalarına iğne dışında uygulama yapmak için geliştirilen Lazer ve Elektro Akupunktur cihazları sayesinde Akupunktur modern tıbbın önemli bir parçası haline gelmiştir.
Akupunkturun etki mekanizması : Vücudumuzda varolan deri altında özel elektriksel noktalarının iğne, ısı, elektrik akımı, magnetik alan, vakum ve lazer ışığıyla uyarılması esasına dayanmaktadır. Bu özel noktaları mikroskop altında incelediğimzde küçük kılcal damarlardan ve sinir uçlarından zengin olduklarını görürüz. Yani bu noktalar, direnci düşük, ancak elektrik akımı geçirgenliği yüksek ve kan dolaşımının yüksek olduğu çok özel noktalardır. Bu noktaları birleştirdiğimizde '' MERİDİYEN '' denilen özel ''YOLLAR'' veya ''KANALLAR'' oluşturmaktadırlar. Bu yollar vucudumuzun sağ ve sol tarafında 6 çift ( 12 adet ) olup tüm iç organlarımızın içinden '' ELEKTRİKSEL OLARAK '' geçmektedirler. Herbir iç organımızın kendine ait ''KANALI'' vardır ve kendi adınyla isimlendirilir: Ör: Mide kanalı, Akciğer kanalı, Karaciğer kanalı, Kalp kanalı, Perikard kanalı, Kalın bağırsak kanalı, İnce bağırsak kanalı, Böbrek kanalı, Pankreas kanalı, Mesane kanalı, Safra Kesesi kanalı, Ön orta kanal ve Arka orta kanal (12 adet) kanal mevcuttur.
Tüm bu Kanallar iç organlarımızdan geçmekte, onların fonksiyonlarını düzenlemekte ve deri yüzeyine yakın olarak sonlanmaktadırlar. Bu son noktalara da az önce bahsettiğimiz özelliklere sahip Akupunktur Noktaları denmektedir. İşte bizler de bu noktaları dışardan yani deri yüzeyi tarafından çeşitli yöntemlerle müdahale ederek uyarmaktayız ve tüm kanal iç organlara kadar uyarılmakta ve o kanala ait iç organımızın bozulmuş olan fonksiyonlarını düzenlemeye çalışmaktayız. Hastalık dediğimiz şey, işte bizim bu iç organlarımızın işlevlerinin ve aralarındaki dengenin bozulmasıyla ortaya çıkmaktadır. Akupunktur çeşitleri ; uygulama yerine göre Vucut ve Kulak Akupunkturu olarak 2 ye ayrılır. Akunktur noktasına uygulanan enerji metoduna göre ise ;
1) İĞNELİ AKUPUNKTUR : Çeşitli boylardaki ve belli kalınlıktaki iğnelerin Akupunktur noktalarına batırılması ve bir süre bekletilerek (20-30-40 dk) sonra çıkarılması yöntemidir. Kuru iğne uygulaması da denmektedir. İğnenin boyuna göre ve noktanın yüzeyelliğine göre tecrübeli ellerde yapılan bu yöntemle 1-2 cm kadar derine inilerek akupunktur noktası uyarılmaktadır.Tek başına iğne kullanımı azalmıştır. İğne ile birlikte teknolojik cihazların kullanımı artmıştır.
2) ELEKTRO AKUPUNKTUR : Takılan iğnelerin üzerine incecik kablolarla belli frekansta ve güçte, belli akım şiddetinde çok az bir elektriğin verilmesi yöntemidir. Bu şekilde iğnenin etkisi arttırılmaya çalışılır. Yani tek başına iğnenin ulaşabileceği derinlik 3cm ye kadar çıkarılmakta, tüm kanal boyunca iç organa ulaşan etkisi arttırılmaktadır.
- LAZER AKUPUNKTUR : Belli dalga boyundaki güneş ışığının, Kızıl ( 660 nm ) ve/veya Kızılötesi ( 780 nm ) ışınlarının belli frekansta ve belli güçte iğne kullanmaksızın Akupunktur noktasına direkt olarak verilmesi şeklidir. Bir çeşit Fototerapidir. Kızıl ışık 2-4 cm ye kadar ; Kızılötesi ışık ise 4-6 cm ye kadar derinliğe inerek, tek başına iğne uygulamasından çok daha fazla etki göstermektedir. Lazer akupunktur ile iğne kullanımı çok azalmıştır, iğne fobisi olan kişiler ve çocuklar için idealdir. Lazer akupunktur hem akupunktur noktasını uyarmakta, hem tüm kanalı ve iç organı uyarmakta ve işlevlerini düzenlemekte, hem de 6-7 cm ye kadar tüm çevre dokuları (kemik, kas,yağ, bağ dokusu, kıkırdak, damar ve sinir dokusunu yenileyici özellik göstermektedir. Adeta tüm iç organlarımızı ve dokularımızı yenilemektedir. Son teknoloji olan bu yönteme FOTOBİOMODÜLASYON denmektedir. Şu anda üst düzey Akupunktur kliniklerinde bu yöntem kullanılmaktadır.
Sağlıklı günler dilerim.
Dr.Nilgün Özönder