Kahramanmaraş ve 10 ilde meydana gelen ve büyük acıları beraberinde getiren deprem, yüreğimizi dağlamaya devam ediyor. Milyonlarca depremzede vatandaşımızın yaralarını sarmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.
Acı ama bir gerçeğe de dikkat çekmeden bu haftaki yazımı tamamlamayacağım. Deprem ülkesi olduğumuzu ve ‘deprem değil, bina öldürür’ gerçeğini ilkokula giden çocuklarımız bile küçük yaşta tam anlamıyla biliyor. Önemli olan bizler bu gerçeğe göre nasıl yaşıyoruz? Hangi tedbirleri alıyoruz?
Gölcük depremi, Kahramanmaraş depremi derken bu depremlerimiz ne acıdır ki, bitmeyecek yine olacak. Peki, bunca şeye rağmen değişen sadece depremlerin yaşandığı illerimiz mi olacak? Önlemler, tedbirler, denetimler, yönetmelikler değişmeyecek mi?
Cennet vatan ülkemizi değiştirmeyeceğimiz ve fay hatlarına müdahale edemeyeceğimiz için deprem gerçeğiyle yaşamak ve tedbirleri almak zorundayız. On binlerce insanımızın beton yığınlarının altında kalarak can verdiğini değil, imdada çabuk yetişmek, yaraları hızlıca sarmak için olası bir depremde nasıl koordinasyon sağlandığını görmemiz gerekiyor.
Kadere inanırız ama ‘kader’ diyerek tedbir almadan yaşayamayız. Önce tedbir, sonra tevekkül. Akıl, bilim ve tecrübe ışığında afetlere karşı tedbir almak ve bunların yol açacağı tahribatı en aza indirmek öncelikli görevimizdir.