Dört, beş yaşlarındayım, annem ve arkadaşları yürüyerek bir yere gidiyoruz.
Tam "anne yoruldum " diyeceğim; annem çantasından bisküvi çıkarıp, güzel gözleri gülerek uzatıyor.
Komşuya gitmişiz. Sıkılmışım, annemin kulağına:
"Anne canım sıkıldı, eve gidelim " diyorum; annem çantasından bisküvi çıkarıp uzatıyor.
Biraz büyümüşüm. Sokakta oynarken arkadaşımla küsmüşüz suratım on karış bir köşede oturmuşum.
Annem kek yapmış bir dilim uzatıyor. Uzun yolculuğa her çıkışımızda:
"Anne acıktım" diyorum çantadan köfte ekmek, elma, börek çıkıyor. (Hâlâ da öyledir, bana da geçmiş bu huyu, bir piknik tüpü eksik çantamda)
Güzel bir genç kız olmuşum. Sevgilimle aram açık, salya sümük ağlıyorum, annem sesleniyor:
"Akıtma(şimdiki sosyetik adı:Krep) yaptım yanına da çay"
Anne oluyorum.
Hayatın hengamesinde, zamanca, kalbim acıyor, annem hissediyor sanki, arıyor:
"Gel yavrum çay yaptım " diyor.
Sormuyorum, yanında bir şey yok mu diye.
Biliyorum ki; çayı sade ikram etmez annem, özel bir şey yapmazdıysa muhakkak bisküvi vardır.
Yaşım elliye dayandı.
Çocukken düştüğümde dizlerimin acısı gibi, içimin acıdığı oluyor bazı, canım da sıkılıyor arada, daralıyom da ...
Ana yüreği işte; kaşımızdan gözümüzden anlıyor.
" Hadi Enez'e yazlığa gidelim, benzinin benden " diyor.
Yolda mola veriyoruz, termostan çay dolduruyorum ikimize; çantasından bisküvi çıkartıyor.
"Anne " diyorum.
"Efendim yavrımm" diyor.
"Senin çantan da YILDIZLAR MI VAR?
YOKSA GÖZLERİN MİYDİ YILDIZ OLAN.