Kent, yönetim ve siyaset kavramları tarihi ve toplumsal gelişim süreçleri sonucunda, demokrasi kavramı ve ona bağlı değerlerle birlikte günümüzde daha da anlamlı hale gelmiştir.
Kentler, tarihin, kültürün ve medeniyetin ortaya çıktığı mekânlar olarak geçmişin izlerini geleceğe taşır. Geçmişten günümüze, tarihin, doğanın ve bireylerin bıraktığı izler, kentin kültürel kimliğinin oluşmasında da önemli katkı sağlamaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde Kent; Farsça “Şehir” sözcüğünün Türkçedeki karşılığıdır.
Demokrasi, genel tanımıyla “halkın halk tarafından, halk için ve halk adına yönetimi olup kökeni, eski Yunandaki demos (hak) ve krotos (yönetim) kelimelerinin birleşmesinden oluşan “democratia” kelimesine dayanmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde başlayan modernleşme süreci, 1920’li yıllarda Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının çalışmalarıyla sistematik bir bütünlük kazanmıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde, çağdaş bir ulus devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıyla yeni bir döneme geçilmiştir. Bu süreçte, demokratik sistemin en önemli unsurlarından biri olan seçimlere halkın katılımını sağlamak amacıyla halkın seçme ve seçilme özgürlüğü tanımlanarak yönetime katılması sağlanmıştır.
Seçme ve seçilme hakkı, halk ya da millet egemenliği olarak adlandırılan anlayışın temelini oluşturmaktadır. Bireyler, seçimlerdeki siyasal davranışlarıyla siyasal gücün oluşmasına karar vermekte ve siyasi partiler arasında dağılımı belirlemektedir. Verdikleri her bir oy ile vatandaşlık görevlerini yerine getirmenin yanında siyasi duruşlarını da sergilemektedirler. Bu bağlamda, seçimlerdeki siyasal tercihleriyle de ülkenin yönetimine yön vererek, toplumun değişim süreci ile toplumdaki bireylerin uyacakları kuralları ve oynayacakları rolleri belirleyebilmektedir. Böylelikle ülkeyi veya kenti yönetecek güce ve konuma sahip siyasi liderlerin kimler olacağını, bunun da ötesinde ülkenin bugünü ve yarınlarını şekillendirecek siyasal sistemi de belirlemiş olmaktadırlar. Kısacası bireyler bu davranışları ile siyasal gücün, siyasi partiler arasındaki dağılımı belirlemekte ve toplumsal iktidarın yapısını da şekillendirmektedir. Bu bağlamda, hem toplumsal hem de yerel ölçekte siyasi yapının şekillenişinde, genel seçimler kadar yerel seçimler de belirleyici rol oynamaktadır.
Bu süreçte yine yeni bir yerel seçim atmosferine girmiş bulunuyor. 31 Mart seçimleriyle halkımız yerel yönetimlere aday olan parti temsilcilerini sandığa giderek seçecek ve demokratik görevlerini yaparak kentini yönetecek kişi ve kişilere görev verecektir.
Demokrasi gereği halk seçeceği liderini belirleme özgürlüğüne sahip olması gerekirken ülkemizde genel merkezlerin ataması ile halk kentini yönetecek liderini belirlemekte, kentin yönetimini gerçekleştirecek belediye ve il idare meclisini seçebilmektedir. O zaman günümüzde uygulanan seçim politikaları demokrasi ile örtüşmemektedir. Ama siyasi liderler görsel, sosyal ve yazılı medya ile halkın karşısına çıktığında demokrasi sözcüğünü kullanarak ne kadar demokrat olduklarını tekrarlamaktadır. Türkiye’de siyasi lider ve kadroları uzun süre yönetimlerde kalabilmektedir. Adeta kadrolu, bakan, milletvekili veya belediye başkanı olabilmektedir. Ülkemizin siyasi parti politikaları, lider ve kadroları, genç, dinamik, vizyon sahibi, yaşadığı kente yeni dinamikler kazandırabilecek yeteneklerin yetişmesine ve öne çıkmasına imkan sağlamamaktadır. Her lider kendisine biat edecek kadroları seçmektedir. Eleştiri ve yeni projeler üretilmesine imkân sağlayacaklara kapılarını kapatmaktadır. Liderler gençlerimize çalışan, üreten ve sorgulayan bireyler olarak yetişmelerini isterken uygulama da bunu görmek imkânsız gibidir. Böyle olunca da, ülkeyi veya kenti uzun süre yöneten lider ve kadrolar yeniden aday olabilmekte, ülkede, kentte yaşanılan ekonomik sorunların, ulaşım, alt yapı, imar, sosyal ve kültürel gelişmeler ile ilgili eksikliklerin kendi dönemlerinden kaynaklanmadığını düşünebilmekte ve muhalefeti veya rakiplerini eleştirebilmektedirler. Sanki ülkeyi veya kenti uzun süre ekibiyle birlikte yönetmemiş ve bu alt yapıdan doğan eksikliklerde hiç eksiği yokmuş gibi davranabilmektedir.
Aslında burada sorgulanacak iki konu vardır. Birisi böylesi yöneticilerin halkın karşısına çıkabilme cesaretini nasıl bulduğu? İkincisi ise, halkın hala bu kişilerden umut bekliyor oluşudur. Aslında bir belediye başkanı en fazla iki dönem başkanlık yapmalıdır. Kentin dinamiklerini harekete geçirecek yeni yüzlerin yetişmesi ve kent yönetimlerine sahip olmalarının önü açılmalıdır. Demokrasi anlayışı siyasetin ve yaşamın her safhada kendini hissettirmelidir.
Sonuçta Edirne İl ve ilçelerinin Belediye Başkan ve Meclis Üyeleri ile il genel meclis üyeleri, muhtar ve azalarının seçimi 31 Mart 2019 Pazar günü gerçekleşecektir. Bu özet vurgulamalardan sonra bir sonraki yazı dizimde kentin 30 yıllık süreçte (1989-2019 yılları arasında) gerçekleşen yerel seçimlerin döküm ve değerlendirmesini sizlerle paylaşacağım.