Günümüzde kuşak farklılığını anlatırken sıkça kullanılan veya kullandığımız terimler arasında yer alan X-Y-Z kuşağı, aslında belirli aralıklarla doğan insanların oluşturduğu gruba verilen ad olarak tanımlanmaktadır. Dededen, babaya, babadan oğula, oğuldan toruna uzanan bu kuşaklar arası iletişim, her yüzyılda ve her dönemde çeşitli farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkları oluşturan en önemli nedenlerden birisi, toplumsal değişimler olup diğeri de, ailelerin, toplumların ve ülkelerin ekonomik, kültürel ve sosyal farklılıkları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kuşak farklılığı, eski kuşakların genç jenerasyonu anlamaya çalışmaması bazen aile, bazen iş yaşamında anlaşmazlıkları getirebilmektedir. Konunun uzmanları, bu kuşak farklılığını da 4 gruba ayırmıştır. İlk gruba “Sandviç Kuşağı”52-70 yaş grubunu, X kuşağı 37-51 yaş grubunu, Y kuşağı 22-36 yaş grubunu, Z kuşağı da, 7-21 yaş grubunu oluşturmaktadır.
Sevgili hocam, rahmetli Dr. Ratip Kazancıgil ile tanıştığımızın ilk yıllarında ben Edirne İl Halk Kütüphanesinde Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktaydım. Kendisi de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyordu. Prensipli ve disiplinli davranışları ve sert imajı ile tanınan hocamız, kuşaklar arası iletişimlerinde bu kişiliğinden ne kadar taviz verdiğini gördüğümde hayrete düşmüştüm. Bir gün kendisini Tıp Fakültesindeki odasına ziyarete gittiğimde, Üniversitenin Devlet Konservatuarında okuyan ilkokul çocuklarından bir grup öğrencinin hocanın camından içeriye atlayarak girdiklerini gördüm. Çok şaşırmıştım, çocuklar bunu oyun haline getirmiş, hocayı kapısından değil camdan atlayarak ziyarete geliyorlardı. Onlara çeşitli ikramlarda bulunur ve kendileriyle sohbetler ederek tekrar camdan çıkmaktaydılar. Ben bu şaşkınlığımı dile getirmek için nasıl bir soru sorayım derken, hoca bana cevabı vermişti. “Ender bey, ben bu çocuklardan onların yaşadığı dönemi, onların kullandığı teknolojiyi, onların yaşam düşüncelerini öğreniyorum. Ben onlar ile iletişim kuramazsam sadece kendi yaşıtlarım ile iletişimde kalır, dünyanın yeni yüzünü, toplumsal değişim rüzgârını öğrenemem.” diyerek beni bilgilendirmişti. Sonraki yaşamımızda da gördüm ki, her ay yaptığımız geleneksel yemeklerimizde, her kuşaktan bir kişi muhakkak sofrasında yer alır, sohbetlerine ortak ederdi. Küçük grubumuz içinde masada 18 ile 90’lı yaş gruplarından en az 6 kişi bulunurdu. Bu konu açıldığında, “Ender bey, her zaman farklı kuşaklar ile birlikte olmaya çalışın, böylelikle kuşaklar arasındaki kültürel, sosyal yaşamı ayırt edebilir, gelişen iletişim ve bilişim teknolojileri hakkında bilgi sahibi olabilirsin. Yoksa kendi yaşıtların ile bir kahvehanede oturur, birbirinize anılarınızı anlatır, ölümü beklersiniz.” diye kendisinin öğütlerini büyük bir zevk ile dinlerdim. Aslında her aile önce çocuğu, sonra torunu ile böyle bir iletişim kurarak yaşamını sürdürebilse, belki de bu kuşaklar arası çatışmalar daha da azalacaktır.
Kuşaklar arası gelişen bu farklılıklar toplumsal ilişkilerimizde etkili olduğu gibi dini bayram kutlamalarında da, etkinliğini göstermiştir. Yıllar öncesinde Ramazan-Şeker ve Kurban Bayramları, evlerde büyük bir telaş ve heyecan içinde kutlanmaktaydı. Bayram sabahı aile büyüğünün evinde toplanılır, yapılan yemekler ve tatlılar neşe içinde yenilirdi. Dargınlıklar, kırgınlıklar bayram günü unutulur, büyükler küçükleri, küçükler de büyükleri saygı ve sevgi çerçevesinde kucaklardı. Büyükler küçükler için hazırladıkları bayram harçlıklarını, mendilini, şekerini verir, onların mutlu olmasını sağlardı. Eski yıllarda mahallenin komşu annesi, komşu ablası vardı. Küçükler muhakkak mahalle büyüklerini ziyaret eder, bayram sabahı ellerini öper, herkes bütçesine göre çocukları sevindirmeye çalışırdı. Eski yıllarda aileler çocuklarına her zaman elbise, ayakkabı gibi giysiler alamamaktaydı. Dolayısıyla o yılların çocukluğunu yaşayan birisi olarak bayram sabahı alınan bayramlık elbiseleri giyme heyecanı ile sabaha kadar yatağımın başucunda elbisemi sakladığımı bilirim. Bugün ise artık her bir aile çocuğuna her gün yeni elbiseler, ayakkabılar borçla dahi olsa alabilmekte, çocuklarımız bu özlemi yaşayamamaktadır. Toplanan bayram harçlıklarını harcamak için Selimiye Camii yanında kurulan bayram yerinde harcamak ise ayrı bir keyifti. Şimdi çocuklarımız bu keyfi 7/24 saat tablet veya akıllı telefonlardaki oyunlar ile geçirmektedir. Çok yerde görmüşümdür, daha iki veya üç yaşındaki çocuğa anne akıllı telefonunu vererek, çocuğun onunla oyalanmasını sağlamaktadır. Bu ne kadar doğru bir davranıştır bilemem! Ama ulaştığım kaynaklar bunun çocuklar açısından çok zararlı olduğunu belirtmektedir.
Artık günümüz bayram kutlamaları da, gelişen iletişim ve bilişim teknoloji aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Akıllı telefonlar aracılığıyla sesli veya görüntülü aramalar bu işi görmektedir. Ama bu davranışlar, çocuklarımız ile aile bireyleri veya arkadaşları arasındaki sıcak bağlantıyı zedelemektedir. Artık, aile ziyaretleri, komşu ziyaretleri yok denecek kadar azalmıştır. Özellikle son yıllarda dini bayramların yaz aylarına gelmesi, ailelerin sahil bölgelerine gitmesi, bu tür kutlamaların gerçekleşmesini de engellemektedir Bu süreçte, yeni doğan ve Z kuşağı dediğimiz bu grup geçmişten gelen örf ve geleneklerimize uygun bayram kutlama kültürünü öğrenmeden yetişmekte ve büyümektedir. Z kuşağının gördüğü ve yaşadığı bu kültür, gelecek yıllarda belki de dini bayram kutlamalarının da ortadan kalkmasına veya daha teknolojik bir ortamda kutlanmasına sebep olacaktır. Aslında Türk Milletinin en önemli özelliğinden biri, örf, adet ve geleneklerine bağlı oluşudur. Ama gelişen bilişim ve iletişim teknolojileri, toplumsal değişimler bazen bu alışkanlıkların devamını tehlikeye sokabilmektedir. Gerçi, Avrupa’nın X; Y ve Z kuşağı ile ilgili çalıştığı en önemli konuların başında bilgisayar, cep telefonu ve internetin doğru kullanımı, zararlarından en az etkilenilmesi ile ilgili yapılan eğitsel ve bilgilendirme projeleridir. Çünkü teknoloji hızla gelişmekte, robotların yaşamımızın bir parçası olacağı gerçeği bizleri beklemektedir.
Tüm okurlarımızın Mübarek Ramazan-Şeker Bayramını Kutluyor, Vatanımız için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anıyor, ailelerine sabırlar diliyor, sevgiler sunuyorum.