Bayram, doğum günü, evlilik tebriklerinde, hani hep yazarız ya mutluluklar dilerim ... Dilediğimiz mutluluk neydi peki?
Türk dil kurumunu mutluluğu “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, olarak tanımlamış. Mutluluk isteklere ulaşma durumudur. Zihinsel ve duygusal bir yeterlik halidir. Yapılan tanım kendi hislerimizden bahsetmekte yani başkalarına göre yaşama düşüncemizden kurtulduğumuz zaman mutlu olmayı başarırız. Mutluluğun , dış koşullara bağlı olduğu konular olabilir ancak bu durumu olumlu düşünceye çevirmek kişinin kendisine bağlıdır.Olaylara pozitif bakabilme yetimiz varsa daha kolay mutlu oluruz. Mutluluk kişiye göre değişirmi? Evet her bireyin mutlu olma anı, mutluluğu algılaması farklıdır. Peki mutluluğu resmi çizilebilirmiydi?
Nazım Hikmet, “Saman Sarısı” adlı şiirinin içinde Abidin Dino’dan mutluluğun resmini çizmesini istemişti;
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
Nazım Hikmetin istediği şey çok zordu.Çünkü mutluluk herkese göre değişkendi ve çeşitliydi. Abidin Dino mutluluğun resmini yapmadı. O da biliyordu ki, tek bir kare ile somutlaştırılamazdı mutluluk denen kavram.O mutluluğu sözcüklerle anlatma yolunu seçti: “Buna da ne tual yeterdi; ne boya…”Abidin Dino, Nazım Hikmet’in isteğine şu şiir ile karşılık verir:
Mutluluğun Resmi
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
ne boya…
Evet mutluluğun resmini anlatmaya ne tuval ne de boya yeter!
Sokrates milattan önce ‘’Mutluluk daha fazlası için uğraşarak değil; daha azdan keyif duyma kapasitesine ulaşma ile elde edilir.” Demiştir. Ne kadar doğru! Mutlu olmak için her şeyin dört dörtlük olması gerekmemeli. Hayatta tüm isteklerimizin gerçekleşmesi ihtimali pek mümkün değildir. Öğrenciyken çok çalıştığımız halde kötü geçen sınavımız ,arkadaşlarımızla çok iyiyken bir anda ayrılık yaşanması , sağlıylıyken hastalığa yakalanmamız , iş başvurusundan olumsuz cevap almak bunları çoğaltmak mümkündür. Bu durumun hayatın bir parçası olduğunu ,her şeyin sonu olmadığını ,yeni fırsatların hep var olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Hayatı sevmek , sıkıntıları sevdiğimiz insanlarla paylaşmak tecrübelerinden faydalanmak önemlidir.mutluluğu küçük şeylerde görebilmek büyük mutluluklara bizi hazırlayacaktır.
Bertrand Russell’a göre mutlu insan, karşılıksız insanları sevendir çünkü; seven sevilendir! Mutlu yaşam, büyük ölçüde, iyi ve dürüst yaşam demektir. Bu yüzden beklentisiz iyilik, beklentisiz sevmek bize mutluluk getirecektir.
Geçmişi düşünerek hüzünleniyorsan ,geleceğe ilişkin kaygı taşıyorsan, mutsuzsun demektir. Sabah sağlıklı uyandığına şükrediyorsan ,yağmur damlalarının sesindeki melodiyi duyuyorsan , açan çiçekteki güzelliği görebiliyorsan ,arkadaşına günaydın diyebiliyorsan , komşun merhaba dediğinde hatırlandığın için tebessüm edebiliyorsan , anı yaşıyorsun ve mutlusun demektir.” Hep mutlu kalmanız dileğiyle..
Bedia Mutlu Mirzabey