Yıllardır izlediğimiz sinemaları ,dizileri , tiyatroları şöyle bir hatırlayalım …. Genelde kadınlar nasıl anlatılırdı? Fedakar anne olmasının dışında başka hangi yönleri anlatırdı biraz hafızanızı zorlayın!
İzlediğimiz şeylerin yerli veya yabancı olması önemli değil! Kadın oyuncu büründüğü rolde genellikle; yardıma muhtaç, asalak, akıllıca düşünemeyen, hatta aptal, çoğunlukla her şeyi berbat eden, teknolojiyi iyi bilmeyen, araç dahi kullanamayan, cinsellik dışında hiçbir işe yaramaz varlıklar olarak gösterilmektedir.
Senaryo yazarı düşüncesini karakterler üzerinden izleyiciye sunar. Senaryo yazmadan önce hikaye ve bu hikayede ki karekterler zihinde oluşturulur. Yazarın cinsiyet ayrımcılığı düşüncesi tam da burada devreye girer. Tek istisnası, gerçek öykülerde ve karakterlere değil, öyküye odaklanıyorsa gerçek düşüncesini ortaya koyamayabilir. Yine de gerçek öyküler dahi topluma verdiği mesajlarda dikkatli davranmalıdır. Diziler filmler çok geniş bir kitleye hitap ettiği gibi ,toplumu etkisi altında bıraktığı da unutulmamalıdır. Çok büyük bir sorumluluktur. Görsel medya adeta toplumun eğiticisi olmuştur.
İstisnalar olsa da filmlerde , dizilerde tiyatrolarda , stand uplarda kadının hep duygusal kararlar veren mantığını kullanamayan birey olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Seyredenleriniz hatırlar , Al yazmalım selvi boylum filminin senaristi Ali ÖZGENTÜRK kadın karakteri Türkan Şoray’a final sahnesinde duygularına değil mantığına göre tercih yaptırması bence yeşilçam tarihinde kadına yeni bir bakış açısı getirdi.
90 lı yıllara gelince kadına zekası ve çalışkanlığı ile hakkettiği rol senaryolarda yer verilmeye başlandı. ‘ Bir Demet Tiyatro’ da Lütfiye ve Feriştah Yenge karakterlerini hatırlayın! evde söz sahibi olan güçlü kardeş ,akıllı eş olan lütfiye çok zeki bir kadındı. Kıvrak zekası ile verdiği cevaplar ince espriler çok başarılıydı. Kadını cinsiyet ayrımcılığı yapılmadan işleyen tiyatro eseriydi. Bu eseri izlerken tabii ki senaryosunu yazan kişinin kadın hakkında ki düşüncelerini görüyorduk. Yıllar geçtikçe Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı tüm senaryolarda kadına hak ettiği rolü vermesi çok önemlidir. Sen hiç ateş böceği gördün mü ‘’ bir kadının toplum baskılı hayatını hayallerini ’ anlatması, Haybeden gerçeküstü aşklar’ gösterisinde diyaloglarla toplumda erkek egemen düşünceden kurtulmak için verilen mücadeleyi görürsünüz. Kadının toplumda olması gereken yerini ve bir kadını zeki görmenin korkutucu bir şey olmadığını topluma öğretmeye çalıştı.
İnternette arama motorunda güçlü kadın filmleri diye yazdığınızda çıkan rakam otuzu ancak geçebilmektedir. Bu tip filmler yapmak film yapımcıları için kazanç açısından riskli olsa gerek ki az çekildi çünkü erkek izleyiciyi mutlu etmek çabası ağır basmaktadır. Kadını zayıf göstermenin yanlışlığı ancak erkeğin kadının gücünü kabul etmesiyle ortadan kalkacaktır.
Kadın annedir, bacıdır, eştir, arkadaştır ve yoldaştır, değerli sanatçı Neşet Ertaş’ın güzel sözüyle ‘’ kadın insandır biz insanoğlu ‘’ …
Bedia Mutlu Mirzabey